Hadis-i Şeriflerde Haram ve Helâl

“Helâl, Allah’ın, Kitabında (açık veya kapalı olarak) helâllığını bildirdiği; haram da, Allah’ın, Kitabında (açık veya kapalı olarak) haramlığını bildirdiği şeydir. Kitab’ın söz etmediği (yani helâl veya haram olduğunu belirtmediği ) şey de, Allah’ın affettiği (yani mubah kıldığı) şeylerdendir.” (İbn Mâce, Et’ıme 60, hadis no: 3367; Tirmizî, Libâs 6, hadis no: 1780)



“Dikkat edin, bana Kitap ve onun bir misli verildi. Dikkat edin, karnı tok bir adamın koltuğuna yaslanarak size: ‘Bu Kur’an’a uymanız gerekir. Onda helâl bulduklarınız helâl, haram bulduklarınız haramdır (başka kaynağa ihtiyacınız yoktur)’ demesi yakındır. Dikkat edin Allah elçisinin haram kıldıkları, Allah’ın haram kıldıkları gibidir.”  (Ebû Dâvud, Sünnet 6,  hadis no: 4604, 4/200; İbn Mâce, Mukaddime 2, hadis no: 12, 1/6; Tirmizî,  İlim 10, 2663, 2801; 5/37; Ahmed bin Hanbel, 6/8)



“Siz, sizi bırakıp teklif etmediğim hususlarda beni, kendi halime bırakın. Sizden evvelki ümmetler, ancak çok soru sormaları ve peygamberlerine karşı ihtilâfları sebebiyle helâk olmuşlardır. Ben, sizleri bir şeyden nehyettiğim zaman, ondan sakının. Size bir şeyi emrettiğim zaman da emrimi tutun. Gücünüzün yettiği kadar onu yerine getirin.” (Buhârî, İ’tisâm, 19; Müslim, Fedâil 130; İbn Mâce, Mukaddime 2; Tirmizî, İlim, 17, hadis no: 2819; Nesâî, Menâsik 1, hadis no: 2609-2610)



Abdullah bin Mes’ud şöyle dedi: “Dostlar! Bilen, bildiğini söylesin. Bilmeyen de ‘Allah bilir’ desin. Zira insanın bilmediği konuda ‘Allah bilir’ demesi de bir ilimdir. Allah Teâlâ, Peygamber’ine şöyle buyurmuştur: “De ki: Kur’an’ı tebliğden ötürü sizden bir ücret istemiyorum. Ben, kendiliğinden bir şeyler uydurup size dayatmak isteyen biri de değilim.” (Buhârî, Tefsîru Sûre (30, 38), 3; Müslim, Münâfıkîn 39, 40)



“Rabbim buyuruyor ki: ‘Ben bütün insanları hanîf (tevhid dini, sâlim fıtrat) üzere dünyaya gönderdim. Sonra şeytanlar onları dinden saptırdılar. Benim helâl ettiklerimi onlara haram ettiler, insanlara Bana şirk/ortak koşmalarını söylediler. Oysa o ortaklar hakkında hiçbir delil indirmemiştim.” (Müslim, Cennet 63; Ahmed bin Hanbel, 4/162)



"Allah Teâlâ da kıskanır. O'nun kıskanması, kulun İlâhî yasakları çiğnemesi sebebiyledir." (Buhârî, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36; Tirmizî, Radâ' 4)



"İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: 'Utanmadıktan sonra dilediğini yap!" (Buhârî, Enbiyâ 54, Edeb 78; Ebû Dâvud, Edeb 6; İbn Mâce, Zühd 17) 



"Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak." (Buhârî, Büyû' 7, 23; Nesâî, Büyû' 2). Rezîn rivâyetinde şu ziyâde vardır: "... Böyle kimselerin hiçbir duâsı kabul edilmez."



“Muhakkak helâl belli, haram da bellidir. Lâkin aralarında helâle de harama da benzer şüpheli şeyler vardır ki, onları insanların çoğu bilmez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse; dinini, ırzını/insanî kıymetini korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan bir kimse, harama düşme tehlikesindedir. O, tıpkı sınır kenarında hayvan otlatan ve nerede ise yasak yerde otlatacak bir çoban gibidir. Bilin ki, her hükümdarın hudûdu vardır; Allah’ın sınırları ise haramlardır. Haberiniz olsun, bedende bir küçük et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün vücut iyi olur, bozuk olursa bütün beden bozulur. İşte o (et parçası), kalptir.” (Buhârî, İman 45, Büyû’ 5; Müslim, Müsâkat 107-108; İbn Mâce, Fiten 14, hadis no: 3984; Nesâi, Büyû’ 2, hadis no: 4431; Tirmizî, Büyû’ 1, hadis no: 1219; Ebû Dâvud, Büyû’ 1, hadis no: 3329-3330; İbn Mâce, Fiten 3984)



“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyeni yap! Doğruluk gönül rahatlığı, yalan ise kuşkudur.” (Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 22, hadis no: 2637; Nesâî, Eşribe 50, hadis no: 5677; Dârimî, Büyû’ 2, hadis no: 2535)



“İyilik, ahlâkın güzelliğidir. Günah ise, kalbinde rahatsızlık uyandıran ve başkalarının muttalî olmasından hoşlanmadığın şeydir.” (Müslim, Birr 14-15; Tirmizî, Zühd 40, hadis no: 2497; Dârimî, Rikak 73, hadis no: 2792)



“İyilik, ruhunun yatıştığı (mutmain olduğu) şeydir. Kötülük ise, insanlar sana fetvâ verseler de, içini tırmalayan ve göğsünde tereddüt duyduğun şeydir.” (Ahmed bin Hanbel, 4/227; Dârimî, Büyû’, 2, hadis no: 2536)



“Kul, mahzurlu olan şeye düşmekten çekinerek mahzurlu (sakıncalı) olmayan şeyi bırakmadıkça takvâlı kişilerden olma derecesine ulaşamaz.” (Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 14, hadis no: 2568; İbn Mâce, Zühd 24, hadis no: 4215)



“Dinde aşırılıktan sakının. Çünkü sizden öncekiler, dinde aşırı gittiklerinden ötürü helâk oldular.” (Dârimî, Siyer 45; Ahmed bin Hanbel, 4/127, 5/318, 330)



“Sözde ve işte ince eleyip sık dokuyan, haddi aşan kimseler helâk oldular.” (Rasûlullah bu sözü üç defa tekrarladı. (Müslim, İlim 7; Ebû Dâvud, Sünnet 5)



Abdullah bin Ömer (r. anhümâ) şöyle dedi: “Biz tekellüften (gereksiz zorluklardan, külfetten) nehy olunduk.” (Buhârî, İ’tisâm 3)



“Ey insanlar, şüphesiz ki Allah, Tayyib’dir. Tayyibden (temiz, hoş ve helâl olandan)  başka bir şey kabul etmez. Allah, mü’minlere de, Rasullere emrettiği şeyi emreder: ‘Ey Rasuller, helâl olan şeylerden yiyin ve sâlih amellerde bulunun. Çünkü Ben, sizin yaptıklarınızı bilirim. (23/Mü’minûn, 51) ve “Ey iman edenler, size verdiğimiz rızıkların tayyiblerinden (helâl ve hoş/temiz olanlarından) yiyin.’ (2/Bakara, 172) buyurmuştur.” dedi. Sonra devam etti: “Bir kimse (Hak yolunda) uzun sefere çıkar, saçları dağılmış, toza-toprağa bulanmış bir halde ellerini semâya kaldırarak: ‘Yâ Rabbi, Yâ Rabbi’ diye duâ eder. Halbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, kendisi haramla beslenmiş olursa, böyle birinin duâsı nasıl kabul edilir?” (Müslim, Zekât 65; Tirmizî, Tefsîrul’l-Kur’an 3, hadis no: 3173; Dârimî, Rikak 9, hadis no: 2720)



“Yedi helâk ediciden kaçının!” Sahâbîler: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?’ diye sordular. Hz. Peygamber: “Allah’a şirk/ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmek, fâiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, nâmuslu ve hiçbir şeyden haberi olmayan kadınlara zinâ isnad etmektir.” (Buhârî, Vesâyâ 23, Tıb 38, Hudûd 44; Müslim, İman 145; Ebû Dâvud, Vesâyâ 10; Nesâî, Vesâyâ 12)  



"Büyük günahlar şunlardır: Allah'a şirk/ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere bir kimseyi öldürmek ve yalan yere yemin etmek." (Buhârî, Eymân 16, Diyât 2, İstitâbetü'l-Mürteddîn 1; Tirmizî, Tefsîru Sûre (4) 6; Nesâî, Tahrîm 3, Kasâme 48)



"Münâfığa 'efendi' (efendim, sayın, beyefendi vb.) demeyin. Eğer onu efendi sayacak olursanız, Aziz ve Celil olan Rabbinizin kızgınlığını çekmiş olursunuz." (Ebû Dâvud, Edeb 83; Ahmed bin Hanbel, V/346)



"Rüzgâr, Allah'ın kullarına bir nimetidir. Bazen rahmet, bazen de azap getirir. Rüzgârı gördüğünüz zaman ona sövmeyin. Onun hayrını isteyin; şerrinden de Allah'a sığının." (Ebû Dâvud, Edeb 104)



"Bir adam din kardeşine 'ey kâfir!' derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise söz doğrudur; yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu söz söyleyene geri döner." (Buhârî, Edeb 73; Müslim, İman 111; Tirmizî, İman 16)



"Mü'min; insanları kötüleyen, lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse değildir." (Tirmizî, Birr 48; Ahmed bin Hanbel, I/405, 416)



"Sizden biriniz 'nefsim pis ve murdar oldu' demesin; fakat 'nefsim yaramazlaştı' desin." (Buhârî, Edeb 100; Müslim, Elfâz 17; Ebû Dâvud, Edeb 76)



Ebû Berze (r.a.)'den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.), yatsı namazından önce uyumayı, yatsı namazından sonra da konuşmayı hoş karşılamazdı. (Buhârî, Mevâkît 23; Müslim, Mesâcid 236; Tirmizî, Mevâkît 11; Nesâî, Mevâkît 20; İbn Mâce, Salât 12)



"Bir erkek hanımını yatağına çağırır, o da gelmez ve kocası kendisine kızgın vaziyette gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet eder." (Buhârî, Bed'ü'l-Halk 7, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 122; Ebû Dâvud Nikâh 40)



“Gözler de zinâ eder; onların zinâsı bakıştır.” (Buhârî, İsti’zân 12; Müslim, Kader 20)



 Peygamberimiz, Hz. Ali’ye şöyle demiştir: “Ali! Arka arkaya bakma; birinci bakış hakkındır, ama ikinci bakışa hakkın yoktur.” (Tirmizî, Edeb 28; Müslim, Edeb 45; Ebû Dâvud, Nikâh 43)



Cerîr (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.s.)’a ansızın görmenin hükmünü sordum. “Hemen gözünü başka tarafa çevir!” buyurdu. (Müslim, Âdâb 4; Ebû Dâvud, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28)



“Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir erkek başka bir erkekle; bir kadın da başka bir kadınla bir örtü altında yatamaz.” (Müslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137)



“Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla başbaşa kalmasın.” (Buhârî, Nikâh 11, Cihâd 140; Müslim, Hac 424; Tirmizî, Rad⒠1; Fiten 7)



“(Yanında mahremi bulunmayan) Kadınların yanına girmekten sakının!” Bunun üzerine ensârdan birisi: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Kocanın erkek akrabası hakkında ne dersiniz?’ diye sordu. Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Onlarla halvet, ölüm demektir.” (Buhârî, Nikâh 111; Müslim, Selâm 20; Tirmizî, Rad⒠16)  



Câbir (r.a.) şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.s.) kabrin kireçlenmesini, üzerine oturulmasını ve kabir üzerine binâ yapılmasını yasakladı." (Müslim, Cenâiz 94; Tirmizî, Cenâiz 58; Nesâî, Cenâiz 96, 98; İbn Mâce, Cenâiz 43)



Nebî (s.a.s.), bir adamın bir kişiyi övdüğünü ve övmede çok ileri gittiğini işitti. Bunun üzerine: "Adamı mahvettiniz (veya adamın bel kemiğini kırdınız)" buyurdu. (Buhârî, Şehâdât 17, Edeb 54; Müslim, Zühd 67)



"Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayın." (Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 100)



Huzeyfe (r.a.) şöyle dedi: Şüphesiz Nebî (s.a.s.) bize ipek ve atlastan yapılmış elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplardan içmeyi yasakladı ve: "Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette ise sizlerindir." Buyurdu. (Buhârî, Eşribe 28, Libâs 27; Müslim, Libâs 3, 4; Ebû Dâvud, Eşribe 17; Tirmizî, Eşribe 10; İbn Mâce, Eşribe 17)      



"Allah bir şeyi haram kılınca, onun bedelini de haram kılar." (Ebû Dâvud, Büyû' 38, 63, 64)



“Bilmiş ol ki, haramdan gıdasını alıp büyüyen bir ete ancak ateş evlâdır.” (Tirmizî, Salât 429, hadis no: 609; Dârimî, Rikak 60, hadis no: 2779)



“Muhakkak insanlara öyle bir zaman gelecek ki, o vakit kişi eline geçirdiği malı helâldan mı, yoksa haramdan mı kazandığını düşünmeyecektir.” (Buhârî, Büyû’ 35; Nesâî, Büyû’ 2, hadis no: 4432; Darîmî, Büyû’ 5, hadis no: 2539)



“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden önce o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsı, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48)



“Her müslümanın öteki müslümana kanı, ırzı (nâmusu) ve malı haramdır.” (Müslim, Birr 32; Tirmizî, Birr 18)



"Âdemoğluna zinâdan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinâsı bakmak, kulakların zinâsı dinlemek, dilin zinâsı konuşmak, elin zinâsı tutmak, ayakların zinâsı yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır." (Buhârî, İsti'zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21; Ebû Dâvud, Nikâh 43)



"Yollarda oturmaktan kaçının!" Sahâbiler: 'Biz buna mecbûruz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz' dediler. Bunun üzerine Rasûlullah: "Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o halde yolun hakkını verin!" buyurdu. 'Yolun hakkı nedir ey Allah'ın Rasûlü?' dediler. Şöyle cevapladı: "Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selâm almak, mârufu emredip münkerden nehy etmektir." (Buhârî, Mezâlim 22, İsti'zân 2; Müslim, Libâs 114; Ebû Dâvud, Edeb 12; Tirmizî, İsti'zân 30)



İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.s.), kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lânet etti. Buhârî'nin bir başka rivâyetinde de (Libâs, 61) "Rasûlullah (s.a.s.), kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lânet etti." denilmektedir. (Buhârî, Libâs 62; Ebû Dâvud, Libâs 28; Tirmizî, Edeb 24; İbn Mâce, Nikâh 22)



Rasûlullah (s.a.s.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti." (Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)



"Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla (coplarla) insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Müslim, Cennet 52)



Abdullah İbn Ömer (r.a.) şöyle dedi: "Rasûlullah (s.a.s.), başın bir kısmını tıraş edip bir kısmının (perçem olarak) bırakılmasını (Amerikan tıraşı, alaburs) yasakladı." (Buhârî, Libâs 72; Müslim, Libâs 72, 113; Ebû Dâvud, Teraccül 14; Nesâî, Ziynet 5, 58; İbn Mâce, Libâs 38)



Rasûlullah (s.a.s.) bir gün saçının bir kısmı tıraş edilmiş bir kısmı bırakılmış bir çocuk gördü, aile fertlerini böyle yapmaktan men edip şöyle buyurdu: "Ya hep tıraş edin ya hep bırakın!" (Ebû Dâvud, Teraccül 14)



Esmâ (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre bir hanım Rasûlullah (s.a.s.)'a: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Yakalandığı bir hastalık sebebiyle kızımın saçları döküldü. Ben onu evlendirmiştim de. Ona saç (peruk) taktırayım mı?' diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Saç takana da taktırana da Allah lânet etmiştir." buyurdu.' (Buhârî, Libâs 85; Müslim, Libâs 115; İbn Mâce, Nikâh 52)



Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.), saçlarına saç ekleten ve ekleyen, döğme yapan ve yaptıran kadınlara lânet etmiştir. (Buhârî, Tefsîru Sûre (59) 4, Libâs 83, 85, 87; Müslim, Libâs 115, 117, 119; Ebû Dâvud, Teraccül 5; Tirmizî, Libâs 25, Edeb 33; Nesâî, Ziynet 22-24; İbn Mâce, Nikâh 52)



"Beyaz saçları yolmayın. Zira o beyaz saç, kıyâmet günü müslümanın nûrudur." (Ebû Dâvud, Teraccül 17; Tirmizî, Edeb 56; Nesâî, Ziynet 13; İbn Mâce, Edeb 25)



"Ölenin arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan, câhiliyye insanı gibi bağıra çağıra ağıt yakıp kendisine bedduâ eden bizden ve bizim yolumuzu izleyenlerden değildir." (Buhârî, Cenâiz 36, 38, 39, Menâkıb 8; Müslim, İman 165; Tirmizî, Cenâiz 22, 25; Nesâî, Cenâiz 17; İbn Mâce, Cenâiz 52)



"Kim çalıntı veya yitik bir malın yerini haber veren kimseye (arrâfa) gidip ondan bir şey sorar, söylediğini de tasdik ederse, o kişinin kırk gün hiçbir namazı kabul olunmaz." (Müslim, Selâm 125; Ahmed bin Hanbel, II/429; IV/68, V/380)



"Kuşları ürkütüp isimlerinden, seslerinden ve hareketlerinden mânâlar çıkarmak, uğursuzluğa inanmak, kum üzerine çizgiler çizerek geleceğe yönelik hükümler çıkarmak bir çeşit sihir ve kehânettir." (Ebû Dâvud, Tıb 23; Ahmed bin Hanbel, III/477, V/60)



"Kıyâmet günü azâbı en şiddetli olanlar, sûret yapanlardır." (Buhârî, Libâs 89, 91, 92, 95; Müslim, Libâs 96, 97, 98; Nesâî, Ziynet 113)



"İçinde köpek ve sûret bulunan eve melekler girmez." (Buhârî, Libâs 88, Bed'ü'l-Halk 7; Müslim, Libâs 83, 87)              



Ebu'l-Heyyâc Hayyân İbn Husayn şöyle dedi: Ali İbn Ebû Tâlib (r.a.) bana: "Seni, Rasûlullah (s.a.s.)'ın beni görevlendirdiği bir işi yapmakla görevlendireyim mi? Nerede canlı sûreti bulursan onu tanınmaz hale getir, rastladığın yüksek kabirleri de yerle bir et!" dedi. (Müslim, Cenâiz 93; Ebû Dâvud, Cenâiz 68; Tirmizî, Cenâiz 56; Nesâî, Cenâiz 99)



Abdullah İbn Ömer (r.a.), "hayır, Kâbe hakkı için" diye yemin eden bir adamı işitmişti. Bunun üzerine o, adama şöyle dedi: "Allah'tan başkasının adına yemin etme. Çünkü ben Rasûlullah (s.a.s.)'dan şöyle buyururken işittim: "Allah'tan başkası adına yemin eden kimse küfre veya şirke düşmüş olur." (Tirmizî, Nüzûr 8)



"Yalan yere yemin ederek bir müslümanın hakkını gasbeden kimseye Allah cehennemi vâcip, cenneti de haram kılar." Bunun üzerine bir kişi: 'Eğer o hak, önemsiz bir şey ise yine böyle midir, yâ Rasûlallah?' diye sordu. Peygamberimiz şöyle cevap verdi: "Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile böyledir." (Müslim, İman 218; Nesâî, Âdâbu'l-Kudât 30; İbn Mâce, Ahkâm 9)                



"Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın; çünkü -bu takdirde- üçüncüleri şeytandır." (Ahmed bin Hanbel, I/222, III/339)



"Yanında mahremi olmayan kadınla kimse başbaşa kalmasın!" (Buhârî, Nikâh 111-112; Müslim, Hacc 424)



“Kim görmediği bir rüyâyı ‘gördüm’ deyip anlatırsa, âhirette yerine getirmesi mümkün olmayan bir işe, iki arpa tanesini birbirine düğümleme cez3asına çarptırılır. Kim, bir topluluğun duyulmasını istemediği bir sözü öğrenmeye çalışır (kulak hırsızlığı yapar)sa, kıyâmet günü kulaklarına eritilmiş kurşun dökülür. Kim de herhangi bir canlının resim ve heykelini yaparsa, o da kıyâmette, yapamayacağı halde, ‘haydi buna can ver!’ diye zorlanarak azâb edilir.” (Buhârî, Ta’bîr 45; Ebû Dâvud, Edeb 88; Tirmizî, Rüyâ 8; İbn Mâce, Rüyâ 8)



"Birbirinize kin tutmayın, haset etmeyin, sırt çevirmeyin ve ilginizi kesmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun! Bir müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terketmesi helâl değildir." (Buhârî, Edeb 57, 58, 62; Müslim, Birr 23, 24, 28, 30-32; Ebû Dâvud, Edeb 47; Tirmizî, Birr 24; İbn Mâce, Duâ 5)



"Zandan sakının. Çünkü zan (yersiz itham), sözlerin en yalan olanıdır. Başkalarının (aralarında özel) konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı övünüp böbürlenmeyin, birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları! Allah'ın emrettiği gibi kardeş olun..." (Müslim, Birr 30)



"Müslüman kardeşini hor görmesi kişiye kötülük olarak yeter." (Müslim, Birr 32; Ebû Dâvud, Edeb 35; Tirmizî, Birr 18; İbn Mâce, Zühd 23)



"Bize silâh çeken bizden değildir. Bize hile yapıp bizi aldatan da bizden değildir." (Müslim, İman 164, Fiten 16; Ebû Dâvud, Büyû' 50; Tirmizî, Büyû' 72; İbn Mâce, Ticâret 36)



"Üç sınıf insan vardır ki kıyâmet günü Allah, onlarla konuşmaz, yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz. Hem de onlar için can yakıcı bir azap vardır." (Râvi Ebû Zer dedi ki; Rasûlullah bu cümleyi üç kere tekrarladı. Ebû Zer: 'Bu kimseler tam bir mahrûmiyete ve hüsrâna uğramışlar. Bunlar kimlerdir, ey Allah'ın Rasûlü?' diye sordu. Rasûlullah (s.a.s.) de şu cevabı verdi: "Elbisesini kibirle yerlerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve yalan yere yemin ederek ticaret malını iyi bir fiyatla satmaya çalışandır." (Müslim, İman 171; Ebû Dâvud, Libâs 25; Tirmizî, Büyû' 5; Nesâî, Zekât 69, Büyû' 5, Ziynet 103; İbn Mâce, Ticaret 30)



"Bir müslümanın, din kardeşini üç gün üç geceden fazla terk edip küs durması helâl değildir; İki müslüman karşılaşırlar, biri bir tarafa öteki öbür tarafa döner. Halbuki o ikisinin en iyisi önce selâm verendir." (Buhârî, Edeb 62, İsti'zân 9; Müslim, Birr 23, 25, 26; Ebû Dâvud, Edeb 47; Tirmizî, Birr 21, 24; İbn Mâce, Mukaddime 7)



"Müslümanın din kardeşine üç günden fazla küs durması helâl olmaz. Kim müslüman kardeşini üç günden fazla terk eder ve o hal üzere ölürse cehenneme girer." (Ebû Dâvud, Edeb 47)



"Bir kadın, ölünceye kadar hapsettiği bir kedi yüzünden azâb edildi ve bu sebeple cehenneme girdi. Hayvanı hapsettiğinde ona bir şey yedirmemiş, içirmemiş, yerdeki haşereleri yemesine bile izin ve imkân vermemişti." (Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Selâm 151, 152, Birr 133, 134)



"İnsanlara haksız yere dünyada azâb edenlere Allah, mutlaka azâb eder." (Müslim, Birr 117-119; Ebû Dâvud, İmâre 32)



"Ateşle (hayvanları) azâb etmek, ateşin yaratıcısından başka hiç kimse için uygun ve meşrû değildir." (Ebû Dâvud, Cihad 112, Âdâb 164)



Rasûlullah (s.a.s.) yüze vurmayı ve yüzü damgalamayı yasakladı." (Müslim, Libâs 106)