c- Günah İtirafı ve Günah Çıkarma:

Günah çıkarma, günahların bağışlanıp affolunması için papaza açıkça itiraf edilmesidir. Özellikle Katolik kilisesinde, yılda en az bir defa günah çıkarmak gerekmektedir. İlk asırlarda, günah çıkarma ölüm esnâsında icrâ edilmekteyken, sonraları her zaman yapılabilir bir af âyini şekline dönüşmüştür. Kilise ve papazlar bu işte tam yetki sahibidirler. Günahın kendisine itiraf edildiği papaz, af hususunda münâkaşasız bir otoriteye sahiptir. İtiraf işi, papazın şu sözleriyle sona erer: “Ve şimdi Baba, Oğul ve Rûhu’l-Kudüs adına günahlarınızı size bağışlıyorum, Âmin!” Ya da kısaca “günahlarınızı size bağışlıyorum!”



Günahların, Babaya vekâlet gibi dogmatik bir anlayışa binâen bu şekilde bağışlanması, bir yandan daha çok günaha teşvik eder görünmektedir. Zira böyle bir kolaylık karşısında, günah işlemek ondan daha az kolay addedilmeyecektir. Buna göre itiraf hücresi, günahın psikolojik tazyiklerinin deşarj olunduğu mensek, ulûhiyet makam ve gücünün ikileşmesi, daha doğru ifâdeyle affetme, ancak kendi şânından olan Allah’a âit bu mevkiin kaybolmasıdır. Fromm, bu itiraf işini, papazların egosunu büyüttüğünü ve böylece Tanrı’ya rağmen tanrılık ihdas etme mâhiyetinde beşerî bir narsisizm (kendini aşırı beğenme, kendine âşık olma hastalığı) oluştuğunu söylerken (Fromm, Sevgi ve Şiddetin Kaynağı, s. 84) son derece isâbetlidir.



Kur’ân-ı Kerim’de Allah’tan başka edinilen ilâhları gösteren erbâb (3/Âl-i İmrân, 64, 80; 9/Tevbe, 31) kelimesi, eksiksiz bu uygulamaya şâmildir. Çünkü, günahın papazlara itiraf edilip, onlar tarafından bağışlanması inancı, kulluğun gerçek konumunu ve gerçek ulûhiyeti unutturur. Kullukta istiğfâr ve tevbenin önemi büyüktür. Kulluğun hakikati, Allah’a dönüşü gerekli kılarken, ulûhiyet ve rubûbiyetin de hakikati, duâ ve tevbeye icâbeti gerektirir. Oysa günahın papazlara itiraf edilip yine onlarca bağışlanması inancı, hem kulluğu ve hem de ülûhiyet heybetinin tecellî etmesine set çeker!