2- Belâ ve Sınama:

        



Fitne aynı zamanda deneme, belâ ve sıkıntı anlamına da gelir.



İnsanlardan bazıları gerçek bir şekilde değil de iman-küfür sınırındaymışcasına ibadet eder. Kendisine Allah’tan bir ‘hayr’ dokundu mu, bununla sevinir. Ancak başına hikmetin gereği bir fitne (belâ veya deneme) geldiği zaman yüz üstü döner gider. Böyleleri dünyayı da ahireti de kaybederler.[24]



Peygamberin daveti sıradan bir insanın daveti gibi değildir. Onun davetine uymamazlık edilemez, emrine karşı gelinemez.



“...Rasûlün emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belânın (fitnenin) çarpmasından, yahut onlara acı bir azabın uğranmasından sakınsınlar.” (Nûr: 24/63)



Hz. Musa (as), buzağıya tapma olayından sonra kavminin arasından seçtiği yetmiş kişiyi bir sarsıntı tutunca bu olayın bir deneme (fitne) olduğunu itiraf etmişti.[24]



Musa (as) kavminin pek çoğu firavundan korktukları için imanını açığa vuramamışlardı. Hz. Musa’nın; “...Allah’a teslim olmuşsanız O’na tevekkül edin” diyerek onları cesaretlendirmesi üzerine;



“Ey Rabbimiz, Allah’a tevekkül ettik, Ey Rabbimiz zalim bir milletle bizi deneme (fitneye düşürme)” dediler. (Yunus: 10/85)[24]



Sihirin anavatanı sayılan Babil’e mucize olarak gönderilen, ama kendilerine bir şey indirilmeyen Hârut ve Mârut adlı iki melek kendilerinin bir fitne (deneme sebebi) olduklarını söylüyorlardı.[24]