Meslek Konusunda Yüksek İdeal:

Çocuğun maddî istikbali meselesinde dikkatimizi çeken Kur'ânî bir  orijinalite, meslek hususunda yüksek idealler vermiş olmasıdır. Daha önce de söylediğimiz gibi, Kur'an-ı Kerim'de çocuğun meslekî formasyonuyla doğrudan alâkalı ayetlere,  emirlere rastlanmaz iken, bu konuyla zımnen de olsa ilgi kurabileceğimiz bir kısım âyetlerde yüksek ideallerin söz konusu edildiğini görmekteyiz. Bu âyetlerden biri daha önce de temas ettiğimiz ideal bir Müslümanın on beş kadar vasfının  zikredildiği bir pasajda geçer. İşte burada kaydedilen ve bir mü'minde bulunması gereken ideal vasıflardan biri, arkadan gelecek zürriyetinin istikbali için Cenâb-ı Hak'tan talepte bulunmaktır:



"Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et, bizi müttakilere önder yap" derler." (25/Furkan, 74).



Yine bu meseleyle irtibat kurabileceğimiz, eski peygamberlerle alâkalı bir kısım dualarda da aynı mânâyı bulmaktayız. Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil, Kâbe'nin temellerini yükseltince şu duayı yaparlar:



"Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur,  şüphesiz ki sen, hem işitir, hem bilirsin. Rabbimiz! İkimizi sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da  sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster.. Rabbimiz! İçlerinden onlara senin ayetlerini okuyan, kitabı ve hikmeti  öğreten, onları her kötülükten arıtan bir peygamber gönder. Doğrusu güçlü ve hakim olan ancak sensin." (2/Bakara, 127-129).



Yine Hz. İbrâhim, Cenâb-ı Hakk'ın: "Seni insanlara önder  kılacağım" hitâbına karşı "Soyumdan da" (2/Bakara, 124) talebinde bulunur. Hz. İbrâhim'in çocukları için yaptığı dua ile, yeni nesillere verilecek formasyon meselesi arasında kurulan irtibatın oldukça zayıf olacağına dair yapılacak bir itiraza hak vermekle birlikte, hemen kaydetmek isteriz ki, İslâm fakîhleri, çocukların meslekî tevcih ve formasyonu meselesinde, âyet-i kerimelerde ifâde edilen espriye  uygun esas getirmişlerdir. Yani çocuğa öğretilecek meslek, çocuğun babasının icrâ etmekte olduğu -halkın telakkisi açısından- meslekten şerefçe daha düşük olmamalıdır. Sözgelimi, mesleği sarraflık olan bir kimse, çocuğunu, itibarca daha dûn olan terziliğe vermemelidir. Şâfiî fakîhlerinden Mâverdi (v. 450/1058), mevkii yüksek  bir babanın çocuğunu, şu veya bu nokta-i nazardan zarar ve aşağılanma getirecek  bir mesleğe vermemesi gerektiğini söyler. Hanefî fakîhlerinden Üsrûşenî de (v. 632/1230), çocuğu, babasının mesleğinden daha  düşük bir mesleğe vermemek gerektiğini ifâde eder.



Burada belirtilmek istenen husus, halkın örfünde ve efkâr-ı umûmiyede (kamuoyunda) mevcut olan değerlendirmelerin nazar-ı itibara alınması gereğidir. Mücerret din açısından şu veya bu mesleğin diğer bir mesleğe nazaran daha şerefli olduğunu söylemek mümkün değildir. Üstelik şu mesleğin şerefli,  öbürünün şerefçe dûn olması gibi değerlendirmeler zamana, zemine, içtimâî muhite göre değişen izâfî hükümlerdir.



Hanbelî âlimlerden olan İbn Kayyim (v. 751/1350) daha değişik bir görüşle, çocuğun göstereceği istidada göre meslek veya mektebe verilmesini teklif eder: "Eğer baba, çocukta iyi bir anlayış, sıhhatli bir idrak, kuvvetli bir hâfıza ve yeterli bir kavrama keşfederse onu ilme teşvik etmelidir. Zira bu vasıflar, ilmi kolayca kabul için çocukta fıtrî bir kabiliyetin varlığına delildir. Bunun aksine, çocukta mesleklerden birine müteveccih bir heves ve kabiliyet görürse ve bu meslek de mubah ve insanlar için faydalı bir meslek ise, çocuğu o sahada yetiştirmesi gerekir."



Özetle, bütün İslâm mezhepleri, büluğ çağından önce, çocuklara meslek öğretilmesinin lüzumunda ittifak etmekle kalmayıp, bu mesleğin çocuğun kabiliyet ve ailesinin içtimâî mevkiine uygun olmasını ve insanlara faydalı bulunmasını da şart koşarlar. Bu hükümlere giderken alimlerin, bir kısmını yukarıda kaydettiğimiz Kur'ânî nasslardan istifâde ettiği muhakkaktır. İslam dini, ayrıca çocuğa, büluğdan önce meslek öğretme vecibesinin nazariyatta kalmayıp, fiilen gerçekleşmesini sağlamak için, başkaca prensipler koymuş, mümkün mertebe bu hususu teminat altına almaya çalışmıştır. Ancak konunun teferruatına girmek bizi asıl  maksadımızdan uzaklaştıracaktır.



Görüldüğü üzere, İslâm dini, çocuğa mesleki bir formasyon kazandırılması işine, dinî terbiye kadar ehemmiyet vermiş olmaktadır. Meslekî formasyon işi, ekonomik krizin de katkısıyla gayr-ı meşrû yaşam tarzının çeşitli bataklıklarında boğulma noktasına getirilen günümüz gençliği için ayrı bir dönem taşımaktadır. Müslümanların tarihlerinde rastlanmayan böyle bir bunalımın yaygınlaşmasında, tedrisât sisteminde dinî eğitimin yokluğu kadar meslekî eğitimin yokluğu da etkili olmuştur.