b- Hîbe Meselesi:

Vâde ile ödünç verme işleminde bazen de hîbe muâmelesi devreye sokuluyor: Ahmed, Ali'den yüz altın ödünç istiyor, Ali: "Şu halıyı veresiye yirmi altına benden satın alman şartıyla olur" diyor ve taraflar anlaşmaya varıyor. Ahmed Ali'den bir sene sonra ödenmek şartıyla yüz altın ödünç ile bir de halı alıyor. Ama sonra halıyı Bekir'e hîbe ediyor, Bekir de bunu Ali'ye hîbe ediyor. Bu sûretle Ali yüz altın için yirmi altın fâiz alıyor ve birçoklarına göre bu da câiz oluyor. Görüldüğü gibi, ödünç alanın, ödünç verenden kurşun kalem gibi ucuz ve cüz'î bir fiyatı olan bir şeyi satın alması halinde hîbeye ihtiyaç kalmıyor. Ama fâiz diye ödenen meblâğ satılan şeyin gerçek bedeli olacaksa, bu takdirde hîbe muâmelesine başvuruluyor. Yani ya öyle veya böyle bir şer'î hile olmadan menfaatsiz ikrâz ve istikrâz (borç verme ve borç alma) muâmelesi tamamlanamıyor. Başlangıç itibarıyla ödünç para almak için mürâcaat edilen şer'î hilelere, zimmette borç olan paranın vâdesini uzatmak için de başvuluyor.



"Sual: Zeyd, Amr'ın zimmetinde karzdan olan altı yüz akçesi için doksan akçe ribh (% 15 fâiz) ilzam etmek irâdesiyle bir kitabını doksan akçeye bir sene tamamına dek sahih bir bey' ile Amr'a bey' ve teslim, Amr dahi bunu kabz ettikten sonra, bu kitabı Bekir'e hîbe ve teslim edip, Bekir dahi bunu Zeyd'e hîbe ve teslim eylese, Zeyd sene tamamında doksan akçeyi Amr'dan talep ettiğinde, Amr mücerret kitap sana vâsıl oldu diye bu meblâğı vermemeye kadir olur mu?" "El-Cevap: Olmaz." (Fetâvâ-yı Ali Efendi, I/430; Ali Haydar, a.g.e. X/764)



Mûtad ödünçlerde, borcun ödeme tarihi için tesbit edilen tarihe ödünç verenin riâyet etmesi mecbûriyeti yoktur. Meselâ, Ali Ahmed'e bir sene vâdeyle yüz altın ödünç verse, bu borcu 5-10 gün sonra isteyebilir ve Ahmed bu durum karşısında herhangi bir itiraz ileri süremez. Hanefiye'de durum budur, karzda tecil mûteber değildir. Fakat şer'î hilelerle alınan ödünçlerde anaparanın değilse bile, fâizin ödeme tarihine riâyet etmek şart koşulmuştur: "Borç veren, borçlusuna bir sene vâdeyle ribh ilzâm ettikten sonra, alacaklı bu ribhi bir sene dolmadan borçlusundan talep edemez." (Ali Haydar, X/764; Fetâvâ-yı Ali Efendi, I/431). Vâde dolmadan evvel borçlu borcunu ödese, alacaklı ancak geçen zamanın fâizini alabilir (Ali Haydar, X/765). Borcun, bir sene dolmadan geri alınmayacağı husûsunda üçüncü bir şahıs kefil olsa, bu takdirde bir sene dolmadan borç talep edilemez ki, bu da bir hiledir.