E - İslam Ve Cinsiyet Meselesi: Cinsi Arzuların Tatmini Ayıp Mıdır?!.. Herkes Şahsı İçin Cinsi Tasarrufta Tamamen Hür Olabilir?!..

Yemekten alınan zevk konusunda durum bu olduğu gibi, karşı cins konusunda da durum budur.



Bir kimse kendi kendine: “Ben kalbimin derinliklerine karşı cinse müthiş bir arzu duyuyorum. Onlardan biri ile buluşmaya, onunla içli dışlı olmaya, ona boşalmaya, hatta onunla iki ayrı şahısmış gibi değilde, sanki birtek şahısmışız gibi mükemmel bir birleşmeye kiuvvetli bir düşkünlük ve onulmaz bir tutku duyuyorum.” dese,, bu duygu haddi zatında ne ayıptır ve nede böyle bir duyguya saplanmak bir pisliktir. Bu, ancak Allah’ın insanları uyarınca yarattığı fıtratının icabıdır. Her erkek ve her kadın bu arzu ve düşkünlüğü hisseder. Ayrıca insanların, hayatın gayesini gerçekleştirmek ve yer yüzünde insan neslini muhafaza etmek için bu düşkünlük ve arzuyu hissetmeleride mutlaka lazımdır. İnsanın cinsel terkibi-ve cinsiyet organları-da bu vazifeye işaret etmektedir. İnsan fizyolojik, biyolojik ve kimyasal yapılarının tümü, bu görevi en güzel şekli ile yerine getirmeye hazır ve yeni nesiller ortaya koymaya tam manasıyla yeterlidir.Bu da ancak bir çiftin birbiriyle buluşmasıyla olabilecek bir iştir.



Ben bu duyğuyu ve bu meyli hissettiğim zaman, asli hedefine doğru fıtratla birlikte yola koyulmuş olurum.



Yalnız bu demek değildir ki, benim bütün meselem cinsi konulara saplanıp kalmak ve beni müzmin bir kötürüm haline sokan tek dert, hep şehvet meseleleri üzerinde düşünmek ve hayal kurmaktan ibarettir. Oysa ki hayat, ne yalnız cinsiyetten ibaret ve nede bir tek hedefe münhasırdır. Benim  gerek nefsime, gerekse halka  karşı bunun  dışında harfiyyen yerine getirilmesi gereken pek çok  görevlerim vardır. Öğrenmek görevimdir. Üretici olmak görevimdir.Toplum un gidişat ve durumunu takib etmek görevimdir. Toplam, üzerine  düşen görevi yapıyor mu, yoksa doğru yoldan  ayrılmış mı , ayrılmışsa  ayrılış sebebi nedir?. Toplumun sapıklık ve  çapıklığının düzeltilmesinde bana düşeni  yapmak benim boynuma borçtur. İyiliği emretmek,  kötülüğü  engellemek benim vazifemdir. Bu görevi yerine  getirirken halkın bana pek çok  zarar ve eziyeti dokunacağı muhakkaktır. Bu taktirde, çevreden gelecek  zarar ve eziyetlere karşı kendimi toparlamam; şer ve kötülüğe  karşı koymak için durumumu ayarlamam gerecektir. Halkın hakka yöneltilmesindeki  tutucu ve  yapıcı rolümü oynamak bana düşecektir. Bunun en iyi yolu da, örnek davranış ve üstün huydur. O hade, herkesten önce  bizzat kendimin en güzel örneği  teşkil etmem gerekir. Aksi takdirde, kendim  şehvet  çukuruna  yuvarlanmışlığa mükemmel biri örnek teşkil ederken,halka-”Bozulmanızın gerçek sebebi  şehvet uçurumuna yuvarlanmanızdır.” dersem, söylediğim veya söyleyeceğim hiçbir sözün zerre kadar  değeri yoktur. ve faydası olmayacaktır.



Yine bu demek değildir ki  ,bana ait olmadığı halde  herhangi bir genç kızı elde  edipde cinsi arzumu bu kızcağız üzerinde tatmin edeyim. Ben bu genç kıza kendi  nefsim adıma sahip olmuş değilimki, hem kendim hemde bu kızcağızı  ilgilendiren böylesine bir davranış ve tasarrufta bulunayım. Zira, bu kızda, benim ırz ve namusumu bana bağışlayan bir taraf, bir namus vardır. Bu bakımdan, benim, onun  ırzını kirletmem doğru ve caiz olmaz. Kendi ırz ve namusunun  tertemiz ve  hiçbir bakımdan kirletilmemiş olmasınını kesinlikle  istediğine göre, bu genç kızın namusunu da kendi namusum gibi korumalıyım. Bir eşe sahip olduğum zaman, eşimin tertemiz; gerek fuhi, gerekse bedeni  ile topyekün yalnız bana ait olmasını kati  olarak arzu ettiğime göre ,nasıl kendi eşimin kendime ait olmasını  istiyorsam, bu genç kızın da ilerde eş olacağı  erkek için tertemiz kalmasını sağlamalıyım.



Şayet bu genç kız, benim kendisi  üzerinde cinsi arzumu yerine getirmeme razı  olsa, yada  kendisi beni  bu işe davet etse, fark etmez, her iki halde  de benim, böyle bir  işe tevessül etmem caiz olmaz. Zira bu kızcağız, herkesi, beklemekte olduğu  malı çalmaya davet eden birbekçiye benzer. Onun böyle  davranması, halka hırsızlık yapma hakkını vermez. Çünkü bekçi, merçek sahibi değildir. Bir de, bahis konusu  ırz ve  namus, yalnız kızın ırz ve namusu değil, aynı zamanda  hem kızın, hem ana- bobasının, hem aile ve  akrabasının, hem içerisinde   yaşadı tevdi ettiği: ( EMANET- NAMUS) tur. İnsanların bu  maneiti, teslim  aldukları gibi, temiz  ve noksansız olarak gerçek sahibi Allahın bu kızcağız hakkında  verdiği  karar ve  hükmettiği  (HAK) uyarınca hareket etmekle olur.



Yine bu demek  değildir ki , benim duygu  ve düşüncelerimde  yer cinsiyetin görüntüsü, şehvete düşkün ve  ne yaptığını bilmez bir şaşkın olan bedenin  görüntüsünden ibaret olsun. Oysa ki ben, yalnız bedenden ibaret edilimö Hayatımda  hiçbir an geçmez ki, akıldan, yada ruhtan yoksun bir bedenden ibaret kalayım. Şu benim en sürekli olarak hem beden, hem akıl, hemde ruh olduğum husus su götürmez bir gerçektir. Benim cinsi duygum, ancak bir parçam, çeşitli güç ve varlıklarımın ancak bir bölümüdür. Bu itibarla, insan oğlunun uyarınca yaratıldığı selim fıtrat ve sağlam yaratılış üzere olmam ve fıtrat-ı ilahiye uygun davranmam gerekir. Şu halde, benim cinsel duygum, beni teşkil eden bütün varlıklarımı, içimde yer alan bütün duyguları kapsamalı: cinsel düşkürlük yanında, sevgi, merhamet, karşılıklı iyilik, lutufkarlık, anlaşma, ruhi kaynaşma, insandaki çeşitli güç ve varlıkları yücelere yükselten birleşmeye yer vermelidir. Buda, ben karanlıktan faydalanarak çalıp; yada davranış tarzını net olarak ayarlayamayan bekçiden çarpıp dururken asla gerçekleştirilemez... Bazen öyle bir an gelir ki, o anda yaptığım şehvet vurgununun bütün güç ve varlıklarımı hedefine ulaştırdığı ve -sapık zannımca- beni kavuşmak istediğim mürada doğru yükselttiği hissini verir. Fakat bu hissi veren, cinsel duygulara düşkünlükten başka birşey değildir. Bu sebeple, gerçeği anlamak için, meseleye, cinsel duygunun kabardığı zaman dışında, yada.... göz atmalıyım. Veya kendimin değilde bir başkasının yaptığı cinsel vurgunu göz önüne almalıyım. Herhangi bir kimsenin yaptığı vurgun hakkında fikrim nedir? Bu adam, yaptığı işin dürüst, temiz ve şerefli ir iş olduğunu söylese, onu tasdik edebilirmiyim? Böyle bir ız düşkününü ailem içerisine kabul edebilirmiyim?!..



Aslam bütün bunların, benim cinsiyet duygusu anlayışımla hiçbir ilgisi yoktur. Ancak, ben bu doğuştan gelen arzuyu duyarım ve ona insanca; davranışlarına hakim olan ve yolunu seçebilen insana yakışır şekilde karşılık veririm. Yoksa, davranışları üzerinde söz sahibi olmayan, yolun doğrusunu eğrisinden ayıramayan; fizyolojik, biyolojik ve kimyasal güç ve varlıklarının bünyesine doldurduğu şeyler dışında hiçbir şey tanımayan hayvan gidişatı tarzında değil...



Benim belirli bir insanlık anlayışım vardır. Şekli, tuttuğu yol, davranış tarzı ve ahlakında razı olduğum; kendisinde bir kalp rahatlığı duyduğum ve içimden gelen gizli bir fısıltının bana “-İşte seni kemale erdirecek olan şey... Çeşitli güç ve varlıklarını tamamlayacak olan parça...” dediğini hissettiğim belirli bir insanlığa şiddetli bir meyil duyarım. Hiç şüphesizki bu meyil duyarım. Hiç şüphesizki bu meyil, beni ciddi bir harekete sevk edecektir. Zira, ne bir boşluğu doldurmak; ne avareliği gidermek ve neden uyanık iken rüya görmektir. Ben bir kızı istiyorum. Bu hususta hiçbirşüphe ve tereddüdüm de yok. Hayalimde, hayatımın bu genç kızla beraber geçmesini kurmuşumdur. O halde, bu isteğimi icra safhasına koymam gerekir. Bunun içinde, emanetin gerçek sahibi olan ilk izin mevkii: ALLAH’tan kalben izin almalı; buna beni muvaffak kılması, işimi, sevdiği ve razı olduğu şekilde sonuçlandırması için kalben O’na yönelmeliyim. Sonra kızın ailesinden kızı istemeli ve konu üzerinde onlarla anlaşmalıyım. Nasıl kız benim kalbime düşmüşse, bende kızın kalbine düşene, nasıl ben ondan hoşlanmışsan, o da benden hoşlanana ve bana meyil verene kadar gereği gibi  işlerime devam etmeli , ve kızın gözünde -erkek... güvenip kalbinin yatışabildiğini hissettiği bir erkek olmalıyım...



Veya... ben bu konuda şimdilik beni gayeme ulaştıracak çare ve vasıtaya sahip değilimdir... Bu taktirde de Allah bana izin verene, işimi kolaylaştırana kadar sabretmeliyim? Hedefe ulaştıracak ciddi bir çalışmaya, yada hayatın benden gayret isteyen diğer hedeflerine yönelmeliyim.16



(16) İslam toplumu,duyguları tabartan ve insanın sabır ve takatini tüketen kirli yollarda tozu dumana katmadığı gibi -ilerde de bahsi geleceği üzere- bu toplumda: iktisadi içtimai, siyasi nizam; öğrenim ve benzeri sistemlerde, ruh ve fıtrat kaideleri ile tam bir uyuşma halindedir.



 Kendisine meyil bağladığım ve bana meyil veren bu genç kızla şimdi veya ilerde, evlendim ve evlenme akdi tamamlandımı, işte o zaman, onunla Allah’ın mubah kıldığı tambir faydalanma - helalliği içerisine girmişiz demektir. Cenab- Hak bunukayıtsız şartsız helal ve mubah kılmıştır: “Müminler muhakkak felah bulmuşur.



“Korktuklarından emin ve umduklarına nail olmuşlardır” (Mü’minun:23/1) 



“(Öyle mü’minler) ki, onlar namazlarında huşu’a riyatkardırlar.” (Mü’minun:23/2)



“(Öyle mü’minler) ki, onlar boş (lakırdılar)dan ve faydasız şeylerden yüz çeviricidirler.” (Mü’minun: 23/3)



“(Öyle mü’minler) ki, onlar zekat (vazife)lerini yapanlardır.” (Mü’minun: 23/4)



“(Öyle mü’münler) ki, ONLAR IRZLARINI KORUYANLARDIR.” (Mü’minun: 23/5)



“Şu varki zevcelerine, yahut sağ ellerinin malik olduğu (kendi cariyeleri)ne karşı (durumları) müstesnadır. Çünkü onlar (bu takdirde) kınanmışlar değildirler.” (Mü’minun: 23/6)



“Kadınlarınız sizin (evlat yetiştiren) tarlalarınızdır. O halde tarlanıza, dilediğiniz gibi gelin.” (Bakara: 2/223)            



Şu halde biz, bir tek vücut ve bir tek ruh olmak suretiyle, bir helallık sınırı içerisine girmiş durumdayız demektir.Böylece onunla, birimizin nerede başladığını, diğerimizin nerede son bulduğunu bile fark edemiyecek kadar tam mükemmel bir kaynaşma hissederim kendimde...



Şimdi biz, parçaları birbirine kaynaşmış birtek varlığız. Ben, onunla tam bir kalp ve ruh  temizliği içerisinde birleşmiş olduğum için, tam  bir vicdan huzuru içerisindeyimdir. Ondan, bir vücudun diğer vücuttan sağlayabileceği bütün faydaları sağlarım. Yalnız, onunla geçirdiğimiz hiçbir an katkısız bir beden anı değildir. Burada bir de, sürekli bir kalbi bağdaşma ve ruhi kaynaşma yer alır. Benim ona olan bağlılığım, daima benliğimde daima, beş-duyunun tuttuğu yerden çok daha geniş bir yer tutar. Bu bağlılık, beş-duyu ölçüsündeki birleşme anında bile duyular ölçüsünü fersah fersah aşar. Bütün bu olup bitenlerle ben cinsiyet denen nesneden nasibimi bol bol almışımdır. Adale ve sinirlerin ihtiyacını bol bol karşılamışımdır.



İslam hesabına cinsiyet meselesi budur. Bunda, ne firenleme, ne engelleme, ne çirkinlik, ne tiksinti ve ne de bir pislik vardır. Aksine bu, fıtratta yer alan tüm faydalanma yanlarını seferber ederek gerçekleştirilen tam ve noksansız bir faydalanış ve tatmindir. Yakın duyunun tatminine ek olarak bir de, hayvanın tanımadığı insanın takdir ettği bütün faydalanma ve tatmin çeşitlerinin katıldığı tatmin...