F- Ölçüsüz Akıl, Ölçülü Akıl; Münkir Akıl, Mü'min Akıl.

Avrupa akli, kainatın özellik ve delilerini incelerken ölçüyü kaçırmıştı. Nihayet kainatın yaratıcasız olduğunu, rasgele meydana glediğini ne herhangi bir kaidesi ve ne de belli bir kanunu olmadığını iddia etmeye kalkmıştır!...



Sonra, son olarak hakikate dönde. Göklerin, yerin, hayatınve insanın kendinden yaratıldığı. (Hak) ka, biraz olsun geldi. Böylece, garp bilginleri ölçüyü kaçırmakta hata ettiklerini, bunun kendilerini doğru bilgiden uzaklaştırdığını anladılar.



Gressy Morrison “ilim, imana davet ediyor” adlı eserinde şöyle diyor:“Nihayeti olmayan bunca nizamlar, hiç şüphesiz ki yaratıcının varlığını göstermektedir. Bu nizamlar olmaksızın hayat imkansızdır. Şüphesiz ki, insanın yeryüzünde varlığı ve insan zekasının öğünç  verici görüntüleri, kainatın yaratıcısının yürüttüğü rogramın bir parçasından başka bir şey değildir.”



“Muhakkak ki insan, her ilim dalında haddi hududu olmayan pek çok değerli ilerlemeler kaydetmiştir. Dalton’un atomunun bölünmesi ki bu, kainatın yapısını meydana getiren en küçük kalıptır- kuyruklu yıldızdan meydana gelmiş yıldızlar mecmuasına ve uçan elektronlara bölünmesi, kainat ve hakikat konusundaki fikrimizi köklü bir değişikliğe tabi tutmak için önümüze yeni bir inceleme sahası açmıştır. Cansız zerrelerin ölü uyuşması, düşünce ve tasavvurumuzun maddi nedenlere bağlı olduğunu doğrulamamaktadır. İlmin iç yüzünü açtığı yeni eğitim, tabiatın görüntüleri arkasıda her şeyi düzenleyen altalanmaz kudretin varlığına yer vermek zorundadır.”İslam düşüncesinin ise, ne böyle ölçüsüzlükle ilgisi ve ne de ölçüyü kaçırmamak için özel bir dikkate ihtiyacı vardır. O, ya Allah’ın uçsuz bucaksız mülk ve varlıklarını düşünür, ya da nazari veya deneysel ilim dallarında incelemeler yapar. Bu, Avrupa’nın zifiri karanlıklar içerisinde mütemadiyen yüzdüğü günlerde de böyle idi, bu günde böyledir. Çünkü O, ruhun parlak nuru ile aydınlanmış olan aklıyla, Allah’a giden yola girmiş olarak düşünür.