D - Aklın Hududu

İslam akıl terbiyesinde aklın görüş sahasını sınırlamakla başlar. Aklı, hakkında hüküm vermeye yol bulamadığı, akıl ötesi gayıplar aleminin peşine düşüp perişan olmaktan korur.



İslam, meylini meçhule buyur edecek oranda insana bu gayıplar alemindeki payını verir, ama bu gayb işini esas ruha havale eder. Zira bu işi ancak gayba ulaşma vasıtalarıyla mücehhez olan ruh yapabilir. Akla gelince onun Allah’ı hakikatı tanımak için vasıtası, beş duyu ile görülen şeyleri düşünmek ve akılla bunları kavramaktan ibarettir. İşte bundan dolayı İslam, aklın sahasını bu sınır içerisinde çerçeveler ve onu insanlığın, fikir aynası kararmamış, üzerine akseden ışıklar dağılmamış olsa bile, daha önce felsefe ve akaid ilimlerinin de daldığı uçsuz bucaksız çöle salıvermez.



İslam aklın sınırını böylece ta’yin ettikten sonra delillerden verimli hükümler çıkararak hakikatı tanımak yoluyla akıl gücünün terbiyesine girer. Bu hedefe ulaşmak içinde iki vasıtayı ele alır.



Birinci vasıta: Akli görüş için sağlam bir program koymak...



ikinci vasıta: Kainat ve yaratılış kanunları ve onlardaki incelik ve bağlantılar üzerinde düşünmek..