5 - Dengeli Kısıtlama Ve Ölçülü Hürriyet...

İnsan kalbini Allah’a bağlı bulundurmaktan elde edilenmeyvelerden biri de, organizma -et kemik- etkenini zapt-u rabt altında tutmak ve dünya ağırlıklarını, ahiret ve mana nuru ile dengelemektir.



İnsandaki vücut etkeni, insanda mevcut olan çeşitli ve enerjik  varlık ve güçlerin bir parçasıdır. Varlığı bizzat istenen parça... Tam bir memnunluk ve kabul yeri... Pislik, tiksinti,buhran ve fırtınalar yeri değil... Bununla beraber vücut etkeni başıboş bırakılacak olursa, insanın layık olduğu: “Allah’ın yeryüzündeki halifesi” mevkiinden aşağı, nefsani zaruretler ve hatta hayvanlar seviyesine düşürür..



Böylece insan, arzu ve şehveti saikasıyla nefsine sahip olmaz ve ona tapar. Ne şehvetin kelepçesinden  kendini kurtarabilir ve nede arzularını islami anlamda hürriyete kavuşturabilir...



İnsan -ruha ait- yüksek ufukları gözden çıkardıktan, bu ufuklarda keyfince uçamadıktan, sırtına yüklenen baskı ve uyduluklardan sıyrılamadıktan sonra ne kıymeti var!..Bu cins bir kullukta saadetten eser yoktur... Evet, nefsine dizginleri kaptırmış bir insanın kulluğunda saadetten eser yoktur, çünkü bu kulluk huzur ve rahat yüzü görmeyen bir cinnet; sönmedenve dinmeden alevleri ile insanı yalamaktan ve yakmaktan geri durmayan bir dumansız alevdir.



Bundan dolayı İslam, Allah’ın yaratmış olduğu bütün alemler içerisinde ruhu tam manasıyla hür bırakarak, nefsin isyan ve buhranına değil denge ve dermanına, ve kalbin Allah’a devamlı olarak bağlı bululndurulmasını sağlamaya çalışır. Böylelikle, ruh’un hareketi insanı dünyaya bağlanıp kalmaktan kurtarır ve kalbin neşesi bedenin ağırlıklarını biraz hafifletir... İnsan kendisinde sanki cazibesi hafifletilmiş bir yıldız üzerinde yürüyormuş gibi bir hafiflik hisseder. Ona bir kıpırtı veya bir hareket kıvılcımı sıçradığı zaman birde görürsünki, adımları kuş gibi, son derece hafif ve rahat bir hareketlilik kazanmış!..