E - Kur'an-ı Kerim İnsan Ruhunu Kainata Çevirir. Tabiat İlimleri İnkara Değil; İmana Davet Eder

Kur’an-ı Kerim, insanı uyarmak konusunda müthiş bir kudrete sahiptir. Zira, nefsi alışkanlıklarından kurtarmak öyle kolay bir iş değildir!..



Alışkanlık, insan varlığının bir parçasıdır. İnsan, kurtuluşu olmayan birçok zaruri meseleleri alışkanlık saikasıyla yerine getirmektedir. Şayet, insanın duygu, düşünce ve alışkanlıklar kazandırılmamış olsaydı; şüphesizki yeni yeni tecrübe, duygu, mekan ve eşya kavramlarına yönelmek mümkün olmayacaktı Böyle bir alışkanlık olmayınca da insan bütün hayatını, mesela: ya yalnız konuşmayı, ya okumayı, ya yazmayı, yada yalnız hesabı öğrenmekle geçirecekti. Yahutta, zihni sırf basit şeylerle meşgul olp duracak ve karşısına çıkacak yeni yeni meselelerle uğraşacak güç ve imkanı kendisinde bulamıyacaktı.



İşte alşlıkanlık ve adetin insan varlığındaki görevi budur.



Fakat bu adet ve alışkanlık, çok defa görevlirin sınırlarını aşar ve nefse ait olan her sahaya taşarlar. Böylece duygular körelir; basiret kapanır ve fikirler donuklaşır!..



Bu taktirde, alşıkanlık ilerlemeyi durdurur; hareketi tatil eder ve nefsi dondurur. Velhasıl insanı öldürür.



Bu taktirde, nefsi daldığı derin uykudan uyandırmak şarttır. Onu bu ölümuy kusundan uyandırmadıkca, gözlerini hayata açmasına ve binlerce esrarla dolu hayatı teneffüs etmesine imkan ve ihtimal yoktur...



Bu ayıkma gerçekleşir gerçekleşmez, insan üzerinde mazzam bir etki yapacaktır. Teşbih caizse, insan, uzun süre kapalı kalmış, havası bozuk bir odadan çıktığı zaman, organlarında birdenbire canlı bir hereketlilik hisseden ve yüzünü tatlı tatlı okşayan bir rüzgarla karşılaşıp bu temiz havayı ciğerlerinin derinliklerine kadar çekerek his, hakikat ve mana itibariyle yepyeni bir insan haline gelen kimseye dönecektir. Cihanı bir başka gözle görmeye, inceliklere gereken değeri vermeye ve davranışları tam bir canlılık ve hafiflik kazanmış olduğundan, hayat yolundaki güçlükleri görerek ilerlemeye başlayacaktır.



İnsanın alışkanlık uykusundan uyanıp, gözerin hayata yeniden açması, kirli havada organları uyuşmuş olan kimsenin temiz havaya çıkıp herşeyi tam bir netlik içerisinde hissetmesinden daha derin, daha geniş ve daha parlak bir durum arzeder. Bu uyanma, insan varlığının tümünü harekete geçirir; uyandırır ve hayatı yeniler. Böylece insan, her fikri yepyeni bir biçimde ele alır; her duyguyu bambaşka bir şekilde duyar ve her tecrübeyi değişik bir tarzda görür ve değerlendirir. Ama hiç bir şeyi gözden kaçırmadan, hiç bir şeyin etkisi altında kalmadan... Hareket ve duygu yüklü yepyeni bir enerji ve güçle...



Ne kadar tahuf değilmi?.. Herşey sanki ilk defa oluyor... Cihan sanki yeni baştan kurulmuş... İnsan üzerinde adeta canlı ve parlak sonuçlar veren müthiş bir deney yapılmakta... Sanki insanın bam teline eşlik etmekte ve davranışlarına dakik bir şekilde tempo tutmakta olan esrarengiz bir fısıltı tüm titreşim ve netliği ile duyu merkezine iletilmekte... Hiç şüphesiz ki bu, hayatı servet, bereket ve saadetle dolduracak olan son derece faydalı bir olay...



İnsan, her şeyi sanki ilk defa vuku bulmuş gibi kabul edip ona göre yaşabilse; kendisinde, acizlik, yaşlılık, ve ölümün etkileyemeyeceği devamlı bir gençlik ve hareketlilik hissedebilecektir.



Yalnız bu, oldukça zor bir iş... Zira hayatın doymak bilmeyen istekleri, dinmek bilmeyen zahmetleri, ömrün kısalığı ve dertlerin birbirini kovalaması.Büzün bunlar, insanın güç ve tahammülünü tüketen şeylerdir.



Bununla beraber, Kur’an-ı Kerim bu çetin işi başarmıştır. Şöyleki:



Kur’an-ı Kerim’in büyüleyici üslubu, parlak havası ve berrak ruhu; insanı her türlü alışkanlık ve adetlerden tüm manasıyla kurtarmakta; onu tümü ile sarsarak dalmış olduğu gaflet uykusundan uyandırmakta; insanın bam telime ustalıkla dokunarak, davranışlarına eşlik eden ve tüm titreşim ve çağrışımı ile duyu merkezine aktarılan ilahi sesi çıkarıp, onu kuvvetli bir enerji kaynağı haline getirmektedir. İnsanın herşeyi, sanki ilk olarak  yaratılmış gibi, inceliklerine inerek, ders alarak yaşaması ve bu mücedded varlıkların ve enteresan sonuçlarının sihir ve etkisine kapılıp bunlardan gereği gibi faydalanabilmesi, bu tükenmez enerjinin eseridir.



İnsan, Kur’an-ı Kerim’in sayfaları arasında, cihanla devamlı bir karşılaşma ve şahane bir kaynaşma halinde yaşar. Bu karşılaşma nefse tad, hisse muharad ve ruha mutlak bir hürriyet verir. Allah’ı tesbih halinde tam bir hürriyet ve serbestlik...



Kur’an-ı Kerim, haddizatında son derece güzel ve verimli rehberdir. Onu açıp okuyan kimse ançak, tekrar okumak arzusu ile kapatır. Bundan dolayı, Kur’an-ı Kerimle karşı karşıya gelme, insanın iç ve dış aleminde devamlı bir yenilenme niteliği taşır. Tükenmiyen, bıkılmayan, yokluk tanımayan bir yenilenme...



“Şüphesizki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyeri Denizde akıt (ıp taşı) yan o gemilerde, Allah’ın yukarıdan indirip onunla yeryüzünü, ölümünden sonra, dirilttiği suda deprenen her hayvanı orada üretip yaymasında, gökle yer arasında (hakkın emrine) boyun eğmiş olan rüzgarları ve bulutları evirip çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavim için nice ayetler (Allah’ın varlığına, birliğine ve kemal-i kudretine delalet eden birçok alametler) vardır.” (Bakara:2/164)



“Şüphesiz Allah (otbitirmek için) taneleri (ağaç çıkarmak için) çekirdekleri yaratandır. Ölüden diriyi o çıkırır, diriden ölüyü çıkaranda O dur. İşte Allah bu. (O halde bunca işaretlere rağmen) Nasıl olup da (imandan) çevriliyorsunuz?” (En’am: 6/95)



“Sabahı (gecenin karanlığından) yarıp çıkarandır O.Geceyi (halkın) bir sükun (ı dinlenmesi), güneşi ve ayı (vakitlerin) bir hesab (ı) olarak yaratandır O. İşte bütün bunlar (mülkünde) mutlak galip, (her şeyi) hakkıyla bilen (Allah) ın takdiridir..” (En’am: 6/96)



“O, karanın ve denizin karanlıkları içinde kendileriyle yollarınızı doğrultmanız için, sizin faydanıza, yıldızları yaratandır. Biz yayetlerimizi bilir kimseler için, gerçekten hakkıyla bildirdik.” (En’am: 6/97)



O’ sizi bir tek candan yaratandır. Sonra (sizin için) bir karar yeri, birde emanet yeri (vardır)... biz iyi ve ince anlayacak zümrelere ayetlerimizi hakikat açıkca bildirdik” ( En’am: 6/98)



“O, gökten (bulutla) su indirendir. Sonra biz onunla bir şeyin (her türünün) nebatını (bitirip) çıkardık, içlerinde taze ve yeşil (fidanlar) meydana getirdik ki ondan da (büyütüp) birbirinin üstüne binmiş tane (ler) hurma tomurcuğundan (el ile tutulabilecek derecede) yakın salkımlar, birbirine hem benzeyen, hem benzemeyen üzümlerden, zeytinlerden ve nardan bahçeler yapıp çıkarıyoruz. (Her birinin) meyvesine, bir meyve verdiği zaman, birde kemale eriştiği vakit bakın. Şüphesiz ki bütün bunlarda iman edecekler için birçok ibretler vardır.” (En’am: 6/99)



“Şüphesizki Rabbınız, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra (emri) arş üzerinde hükümran olan Allah’tır, Kendisini durmayıp kovalayan gündüze geceyi O bürüyüp örter. Güneşi, ayı, yıldızları - hepside emrine ram olarak - (yaratan o). Haberin olsun ki yaratmakda, emretmemkde O’na mahsustur. Alemlerin terbiye edicisi olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir!..” (Araf:7/54)



“O, sizin için gökten (bulutdan) su (yağmur) indirendir. İçilecek (ler) bundan, içinde (hayvanlarınızı) yaymakta olduğunuz ot (lar) da bundandır.” (Nahl: 16/10)



“(Allah) onunla (su ile) sizin için etkin (ler), zeytin  (ler), hurma ağaçları, üzümler ve meyvelerin herbirinden (nice rızıklar) bitiriyor. Bunların her birinde tefekkür edecek bir zümer için elbette birer ayet varır.” (Nahl: 16/11)



“ Geceyi, gündüzü, ayı siz (in hizmetiniz) e O ram etti. Yıldızlarda O’nun emrine boyun eğmişlerdir. unların her birinde aklını kullanıcak bir zümre için elbette (pek çok) alametler vardır.”(Nahl: 16/12)



“Sizin için yerde çeşitli renklerle yarattığı neler varsa (onları da size müsahhar kılmıştır.) Bunların her birinde öğüt alacak (iyi düşünecek bir zümre için elbette alamet vardır.” ( Nahl: 16/13)



“O, denizi -ondan taze bir et yemeniz, ondan giyeceğiniz (kullanacağınız) zineti çıkarmanız için, (hizmetinize) ram edendir. Gemilerin orada (suları) yararak gittiklerini görüyorsun ki (bu sırf Allah’ın) lutuf ve kereminden nasıp aramanız ve (O’na) şükretmeniz içindir.” (Nahl: 6/14)



“O, sizi sallayıp çalkalar diye, yer yüzüne sabit ve muhkem dağlar, (bundan başka da) ırmaklar, yollar koydu. Taki maksatlarınıza ulaşasınız.” (Nahl: 6/15)



“(Yer yüzünde) daha nice alametler (peyda etti.) yıldızlarlada (insanlar) yollarını doğrulturlar.”(Nahl: 6/16)



“Yaratan (Allah) yaratmayan kişi gibi midir? Artık iyice düşünmeyecek misiniz?..” (Nahl: 6/17)



“Allah gökten (buluttan) su, (yağmur) indirdide onunla yer (yüzün) e, ölümünden sonra can verdi. Şüphesizki bunda dinleyecek bir kavm için (ibret verici) bir alamet vardır.” (Nahl: 6/65)



“Sağmal hayvanlardada sizin için elbette bir ibret vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen dupduru (ve tertemiz) bir süt içiriyoruz.” (Nahl: 6/66)



“Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerdende içki ve güzel bir rızık edinirsiniz. işte bundada aklını kullanacak birkavm için hiç şüphesiz bir alamet vardır..” (Nahl: 6/67)



“Rabbın bal arısına: dağlardan, ağaçlardan ve (insanların senin için yapacakları) çardaklardan evler (kovanlar) edin. Sonra, meyve ve (çiçek) lerin her birinden ye de, Rabbının (bal i’malinde öğrettiği ve) kolaylıklar gösterdiği yaylım yollarına git. diye ilham etti. onların karınlarından, (ağızlarından) renkleri çeşitli şerbet, (bal) çıkar ki onda insanlar için şifa vardır. İşte bunda da tefekkür edecek bir zümre için ayet (alamet ve işaretler) var..” (Nahl: 6/68-69)



“Allah sizi analarınızın karnından, kendiniz için hiç bir şeyi bilmiyorken çıkardı. size, şükredesiniz diye, kulaklar, gözler gönüller verdi; taki şükredesiniz.” (Nahl: 6/78)



“Yerle gök arasında (Allah’a) ram (ve) müsahhar ol (arak uçuş) an kuşları görmedilermi? Bunları (orada) Allah’dan başkası tutmuyor. Bunda da iman edecek bir kavm için nice ayetler (alamet ve ibretler) vardır.” ( Nahl: 6/79)



“Allah, evlerinizden size huzur ve sükun (yeri) yaptı. Sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerek konduğunuz günde hafifce taşıyacağınız (portatıf) evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar (kullanmanız için) giyimlik (ler), döşemelik (ler) ve ticaret kumaş (lar)ı vedi.” (Nahl: 6/80)



“Allah, yarattıklarından sizin  için gölgeler yaptı, haraketten sizi koruyacak elbiseler, harpte sizi muhafaza edecek (demirden) giyimler yaptı. İşte O’ bu suretle üzerinizdeki nimetini tamlıyor. Taki (O’na) teslimiyetle itaat edersiniz.” (Nahl: 6/81)



“Fakat şimdi (insanlar) görmüyorlarmıki biz araz gelip etrafından (tedricen) eksiltip duruyoruz. O halde galip gelenler onlarmı?” (Enbiya: 21/44)



“Ey insanlar, eğer siz öldükten sonra dirilmek hususunda her hangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktırki biz sizi (n aslınızı) topraktan, sonra (onun zürriyetini) insan suyundan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, daha bonra da hılkati beli-belirsiz bir çiğnem eten yaratık. (Ve bunları) bize (kemal-i kudretimizi) apaçık gösterelim diye (yaptık). Sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde durduruyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz, daha sonra da kuvetinize (delikanlılık çağına) ermeniz için (büyütüyoruz. Kiminiz öldürülüyor, kiminizde (evvelki) bilgisinden sonra (artık) hiç bir şeyi bilmemek üzere ömrün en fena (devresine) doğru gerisin geri itiliyor. Sen yer (yüzünü) kupkuru ve ölü görürsün. Fakat onun üstüne suyu (yağmuru) indirdiğimiz zaman o harekete gelir, kabarır, her güzel çiftten nice nebat bitirir.” (Hacc: 22/5)



“Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarıyor, arzı ölümünün ardından o canlandırıyor. İşte sizde (kabirlerinizden) böylece çıkarılacaksınız.” (rum: 30/19)



“Sizi bir topraktan yaratmış olması O’nun ayet (ve işaret) lerindendir. Sonra siz (her tarafa) yayılır birbeşer oldunuz.” (Rum: 30/20)



“Size nefislerinizden, kendilernie ısınmanız için Zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O’nun ayetlerinen (işaretlerindendir.) Şüphe yok ki, bunda fikrini iyi i’mal edecek bir kavm için elbette ibaretler vardır.” (Rum: 30/21)



“O gökleri, yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da o’nun ayet, (alamet) lerindendir. Gerçekten bunlarda alimler için elbette ibretler vardır.” (Rum: 30/22)



“Gece gündüz uyumanız ve O’nun fazl (ve kerem) inden (nasip) aramanız da yine o’nun (alametlerinden) ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda da (hakikatlere kulak verecek) bir zümre için mutlak ibaretler vardır.” (Rum: 30/23)



“Yine o’nun ayetlerindendirki o, size hem korku, hem tama (vermek, dikkatinizi çekmek) için şimşeği gösteriyor. Yukardan bir su indiriyor da onunla arza, ölümünden sonra, can veriyor. Hakikaten bunda da aklını kulancak birkavm için elbette ayetler (ve alametler) vardır.” (Rum: 30/24)



“Göğün ve yerin O’nun emri ile, durması dayine O’nun ayet (ve alametlerindendir.) Sonra sizi bir tekda’vetleçağırdığı zaman hemen yerden çıkacaksınız.” (Rum: 30/25)



“Allah’ın gökten bir su indirdiğini ve işte onunla çeşitleri başka başka meyveler (bitirip) çıkardığımızı görmedin mi? Dağlardan da beyaz beyaz, kırmızı kırmızı renkleri çeşitli ve kuzguni siyah yollar (yaptık).” (Fatır: 35/27)



“ Gerek insanlardan (gerek) yerde yürür hayvanardan (gerek) davarlardanda yine  böyle renkleri (çeşitleri) muhtelif olanlar vardır. allah’dan kulları içinde, ancak alimler korkar. Şüphe yokki Allah mutlak galiptir.Çok yarlığayıcıdır.” (Fatır: 35/28)



“Ölü toprak-ki biz onu canlandırdık, içinden daneler çıkardıkda onda yeyip duruyorlar. (Bu), onlar için bir ibret, (bir alamet) tir.” (Yasin: 36/35)



“Yerin bitirmekte olduğu şeylerden, (insanların) kendilerinden ve daha bilmeyecekleri nice şeyerden bütün çiftleri yaratan (Allah’ın şanı ne kadar yücedir!.)” (Yasin:36/36)



“Gece de onlar için birayettir. Biz, ondan gündüzü sıyırıp çıkarırız. Birde bakarlarki karanlığa girmişlerdir, onlar...” (Yasin: 35/37)



“Güneş de (ilahi bir ayettirki) kendi karargahında (mahrekinde devamlı olarak seyr ve) cereyan etmektedir. B, mutlak galip, (her şeyi) hakkkıyla bilen Allah’ın takdiridir.” (Yasin: 36/38)



“Aya (a gelince): biz onada menzil menzil miktarlar tayin  ettik. Nihayet o, eski hurma salkımının eğri çöpü gibi bir hale dönmüştür, döner...” (Yasin: 36/39)



“Ne güneşin aya erişip çıkması, nede gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez.(ecramdan) gepside (ayrı ayrı) birer felekte yüzerler.” (Yasin: 36/40)



“Onlar için birayet (ve işarette) bizim,onların zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımış olmamız ve kendilerine bunun gibi binecekleri (nice) şeyleri yaratmış bulunmamızdır.” (Yasin: 36/41-42)



“Eğer dilersek onları (suda) boğarız. O surette kendileri için bir imdatçı da yoktur. Onlar kurtarılamazlarda...” (Yasin: 36/43)



“Meğerki bizden bir esirgeme ve daha bir zamana kadar yatma (mukadder) ola...” ( Yasin: 36/44)



“Gökleri o yeri hak (ın ikamesine sebep) olarak yattı O. Geceyi gündüzün üstüne (bürüyüp) örtüyor; gündüzüde gecenin üstüne (getirip) sarıyor. Güneşi ayı müssah kıldı. Herbiri muayyen bir vakit için (seyir ve) cereyan etmektedir. Gözünü aç, O’ (emrinde) mutlakgaliptir. dostlarını) çok yargılayıcıdır.” (Zümer: 39/5)



“Sizi birkişiden yarattı O. Sonra ondanda eşini meydana getirdi. Sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. siz, analarınızın karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaradılıştan sonra öbür yaratılış (lar) a (kalp ile) hal edip duruyor. işte Rabınız olan Allah (budur). Mülk O’ndan başka hiçbir ma’bud yok.. böyle iken siz nasıl olubda (haktan) döndürülüyorsunuz?” (Zümer: 39/6)



“Fakat (durum) asla (zannedildiği gibi) değil!. Yemin olsun aya; (gündüzün hitamı ile) dönüp, geldiği zaman geceye; ağardığı dem sabaha ki, (durum zannedildiği gibi değildir.)” (Müddesir:74/32-33-34)



“Öyle ya, o insan (birkere) yediğine baksın. Hakikat, biz o suyu (yağmuru) bol bol döktük. Sonra toprağı iyiden iyi yardık. Bu suretle onda dane (ler) bitirdik. Üzüm(ler), yonca (lar), zeytinlik (ler), hurmalık (lar), sık ve bol ağaçlı (diğer) bahçeler. Meyveler), mer’a (lar bitirdik). (Bütün bunları biz) hem size, hem davarınıza fayda olarak (yaptık).” (Abese: 80/25-32)



”Şimdi insan neden yaratıldı? (ibretle) baksın. o, atılılp dökülen bir sudan yaratılmıştır, ki (erkeğin) arka kemiği ile (kadının) göğüs kemikleri arasından çıkıyor o.. Şüphe yokki (Allah) onu (tekrar diriltip) döndürmeye elbette kadidir. O gündeki (bütün) sırlar yoklanıp meydana çıkarılacaktır. Artık onun için ne bir kudret nede bir yardımcı vardır.” (Tarık: 86/5-10)



“Onlar hala (ibretle) bakmazlarmı o deveye nasıl yaratılmıştır o? O göğe (bakmıyorlarmı) nasıl yükseltilmiştir o? O dağlara (bakmıyorlarmı) nasıl yayılıp döşenmiştir o.” (Gaşiye:88/17-20)



“Karanlığa yöneldiği zaman geceye; nefeslendiği dem sabaha yemin olsun.”(Tekvir: 81/17-18)



İşte böylece, KUR’AN, insanın duygusunu daima ayet-i kerimelerin ma’nalarını hakkıyla müdrik kılar. Böylelikle insan, o’nun azametini tanır; büyük küçük bütün davranışlarında ayet-i kerimelere harfiyyen uyar.



Her ayetin ardındaki altalanmaz kudret ve her tedbirin ardındaki harikalar yaratan eli hisseder tarzda yaşaması için, insan duygusunu, her alanda Allah’ın ayetleri ve alametleri yönünde uyarır durur.



Bu kadarı ile de kalmayıp, ferdi içtimai ve iktisadi meseleleri sahnelemek için; insan duygusunu uyandırmak ve onu duyğuları ile başbaşa şatmak ugruna, canlı tabiatı kullanıncaya, çeşitli tabiat olaylarını bu gayeye seferber edinceye kadar işi ileri götürür.



“Sadakalarınızı, -malını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan bir kimse gibi- başa kakmak ve incitmek suretiyle heder etmeyin, çünkü onun hali, üzürende bir toprak bulunupda kendine şiddetli bir yağmur isabet eden, bu suretle o, kendisini kaskatı bir taş haline bırakmış olan kaymak bir kayanın hali gibidir. Onlar (dünyada) işledikleri hiçbir şeyden (sevap kazanmaya) muktedir olmazlar. Allah kafirler güruhuna hidayet vermez.” (Bakara: 2/264)



“Allah’ın rızasını istemek ve ruhlarında olan (iman)ı kökleştirip takviye etmek için mallarını harcayanların halide, bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir bahçenin haline benzer ki, ona bol bir yağmur isabet etmiş de meyvelerini iki kat vermeştir. Ona bol biryağmur düşmesede (hiç olmazsa onda) bir çisindi (bulunur.) Allah ne yaparsanız (hepsini hakkıyla görücüdür.” (Bakara: 2/265)



“Sizden herhangi biriniz arzu edermi ki hurmalardan, üzümlerden onun bir  bahçesi olsun, altından  ırmaklar  aksın, orada  kendisinin her  çeşit meyvesi  bulunsun, (fakat) ona  ihtiyarlık çöksün , aciz ve  küçük çocuklarıda  olsun, derken ( onun ve yavrularının biricik geçim  vasıtaları olan) ona (o bahçeye) içinde bir ateş bulunan bir bora isabet  etsinde o, ( bahçe) yanı versin. İşte  Allah size ayetlerini böyle apaçık bildirir, olurki iyi  düşünürsünüz.”(Bakara: 2/266)    



“ O, gökten bir su indirmiştir de vadiler kendi miktarlarınca sel olmuştur. Sel de yüze çıkan bir köpük yüklenip götürmüştür. Bir zinet veya bir meta ara (yıp yap) mak için ateşte üzerine (körükleyip) yaptıkları şeylerden maddelerden) de bunun gibi bir köpük (posa hasıl olur.) İşte Allah Hak ile batılı böyle çarpıştırır. Ama köpük atılır gider. İnsanlara fayda verecek olan şeye (asla, cevhere) gelince; işte bu yeryüzünde kalır.Allah böylece misaller irad eder.” (Rad: 13/17)



“Görmedinmi, Allah sana nasıl bir mesel irad etmiştir:Güzel bir kelime, kökü sabit (ve sağlam) ve dal (lar)  ı semada (yukarda) olan bir ağaç gibidir.”(İbrahim: 14/24)



“Ki o (ağaç) Rabbının izni ile her zaman yemişini verir durur. Allah insanlara (böyle) misaller irad eder. Olur ki onlar çok iyi düşünüp ibret alırlar.” (İbrahim: 14/25)



“Kötü bir kelimenin halide “(göğdesi) toprağın üstünden koparılıvermiş kötü bir ağaç gibidir ki, o nunu hiç bir sebatı (tutunma ve yerinde kalma kabiliyeti) yoktur.” (İbrahim: 14/26)



“Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun sıfatı, sanki içinde bir çırağ bulunan bir hücredir, o çırağ bir sırça (kandil) içindedir. O sırça (kandil) de sanki bir inci (gibi parlayan)  bir yıldızdır ki, güneşin doğduğu yere de, battığı yere de nisbeti olmayan mubarek bir ağaçtan, zeytinden tutuşturulup yakılır. Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasada, hemen hemen ışık verir. (Bu ışık da) nur üstüne nurdur. Allah kimi dilerse, onu nuruna kavuşturur. Allah insanlar için meseleler irade eder. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nur:  71/35)



Bu ayet-i Kerimelerin ele aldığı konuları çeşitli ilimlerde ele alır ve inceler; ama insanların bütün  dikkatini  tabiatın  üstünlük ve güzelliklerine çevirerek  yapar bu işi Kur’an... Bu güzelliklere, duygunun  kapılarını ardına  kadar açarak... Böylece  insan, her  türlü yenilik , canlılık,  hareketlilik ve cazibeyi bu  zaviyeden görmeye başlar. Fakat çok defa  tabiat ilimleri, insanın rotayı şaşırmasına sebep olur, ve insan  aslında bir vasıtadan  ibaret olan  tabiatı, gayeye hedef yapar. Sonrada, tabiat ve benzerlerinden elde edeceği  puta tapar ve böylelikle  hak yolunda sapar...



Kur’an-ı Kerim ise, çeşitli  ilimlerin  incelediği bütün  bu meseleler ve parlak sahneleri, insan kalbi ile Allah arasında bir  bağ insanın iç alemine  ve hayat gerçeklerine  tutulan , ve en doğru yolu  gösteren bir ışık bir nur sayar...