Önsöz

İslam’ın terbiye konusunda eşsiz bir programı bulunduğunun nasıl farkına varmadık; bu programın, Kur’an,ı Kerimde mevcut olduğunu nasıl görmedik, hayret ediyorum!..



Ben, kendimden bahsediyorum...



Kur’an-ı Kerimi okumaya epeyce zaman ayırdığım halde, bu hakikatı bugüne kadar anlayamamışım!



Birde gördüm ki, Kur’an-ı Kerimde terbiye ile ilgili pek çok esaslar var ve bu esasların insan üzerinde tesirleri büyük. İnsan bu esaslar üzerinde düşünüp taşındığı zaman, kendisinin farkında olmadan belirli bir yola girdiği ve muayyen bir fikir ve şuura sahip olduğunu görüyor ki, kurtuluş ve takvaya en uygun olanda bu... Bu hakikatı net olarak anlayınca insan, kalben  daha temiz ve daha insancıl oluyor. 



Bu gerçeği böyle hissettim, çünki bunun kapalı tarafı olmadığı gibi, anlamak için üzerinde uzun boylu düşünmeye  de lüzum yok...



Fakat burada, insanın nereden geldiğini kesinlikle bilemediği bu berlirsiz his ile; berlirli idrakarasında büyük bir fark vardır. Çünki, bu belirli idrak, ayeti kerimelerin siyakında dağınık olarak yer yer rastlanan hükümlerle tüşekkül etmiş değildir İnsanda. Demek oluyor ki, Kur’an-ı Kerimin gösterdiği terbiye programı çok şumüllü ve mütekamildir. Her parçasının bir maksadır, her kelimesi bir ölçü, bir tartı karşılığıdır.



Belki her insanın kendi kabiliyetiyle bu geriş, olgun ve detaylı programın varlığını anlaması zaruri olmayabilir. Zira, dinleyen ve okuyan kimselerde Kur’anın meydana getirdiği belirsiz his, zaten insanı hayra yöneltme ve iç huzuruna kavuşturma görevini ifa etmiş demektir. İlk ve son asırlarda sayısız müslümanların sahip oldukları sağlam karekter, hiç şüphesiz bu ilahi programın eseridir. Doğrudan doğruya kalbin derinliklerine kadar ulaşan bu eşsiz programın eseri, Müslümanlar bu sarsılmaz azim, irade ve karakteri; insanı, olana değil, olması lazım gelen ideala yönelten bir ilahi programdan almışlardır.



Bununla beraber, bu belirsiz hissin bir değeri vardır.



Değeri vardır, çünki mahiyeti belli olmayan bir duyguya dayanmış ve kalplerde günbegün kök salmıştır. Çünki, ele avuca sığmak bilmeyen vicdanlar üzerinde inceleme yapmak isteyen araştırıcılara inceleme imkanı sağlamıştır.



Değeri vardır, çünki doğu ve batıda yaygın pekçok terbiye prenisplerinin çıkardığı fitne meydanda... Çünki insanlar, güya işlenmiş ve detaylandırılmış diye bu yollara girerek fitneye düşmektedirler. Oysa ki, bu yollarda kendilerini bekleyen tehlikelerin farkına bile varmamaktadırlar. Bu prensip sırf işlenmiş ve detaylı diye uygun saymışlardır insanlar kendilerine... Kur’an-ı Kerim okumaya çok zaman ayırdım, fakat  şimdiye Kur’andaki bu yolun farkına varamadım. O kadar ki, “Metaryalizm ve İslam’a göre insan” adlı kitabı yazdığımda, bu kitapta net olarak şu görüşlere yer vermiştim: “İslam’ın insan hakkında özel bir görüşü vardır. Metaryalist garbın bağrına bastığı maddecilik pernsibinden tamamen başka olan, insana karşı nasıl davranılacağını, en güzel şekilde, gösteren özel bir programı vardır İslam’ın..”



İslam’ın insan hakkında bu kadar titiz davrandığını kaydederken bile, onun terbiye yolunu farketmemiştim. Çünkü bu kitapta insan psikolojisi ve insan hakkında genel görüş konuları ile meşguldüm.



Bahsettiğim bu kitapta İsam terbiyesine ancak bir sayfalık bir yer verebilmiştim. O da, bu konunun yalnız oldukça geniş birkaç çizgisinden başka bir şey değildi. Sonrada, bu konu ile ilgili olarak öğretim sisayesitin bir bölüm halinde işledimse de bu, henüz yayınlandı. Bütün bunlar olup biterken uzaktan da olsa zihnen İslam terbiyesi ile meşguldüm.



Fakat bu konu, duygu olarak bende henüz tam bir aydınlığa kavuşmuş değildir.



Aradan seneler geçti, ben ise ne terbiye konusunu ele aldım ve ne de hakkında birşeyler yazdım.



Nihayat bir gece... Üzerinden dört sene geçmiş olmasına rağmen dün gibi bu tuhaf geceyi hala hatırlıyorum.



Kalbimde şiddetli birsıkıntı var... Küçücük bir nur parıltısı bile doğmuyor kalbime bu zifiri kanlıkta...



Kur’an-ı Kerim, bilhassa böyle zamanlarda baş vurduğumuz biricik kitabımız bizim. Bu geceye kadar onu baştan sona üç, hatta dört defa okumuştum; gece gündüz her an onunla yaşamış, her ayet, her olay, her haber ve her yönelişte onunla beraber bulunmuştum.



Ama bu gece, birden bire şimdiye kadar hiç gördmediğim bir zihin ve ruh berraklığı hissettim kendimde... Sanki daha önceden hazıranmış, hatta ezberlenmiş bir ders gibi, birbirini takibeden bir sürür fikir aniden kalbime doğmuyan başladı!



Ne kadar tuhaf!... Bu, mükmemel bir İslami terbiye sistemi... Şimdiye kadar hiç aklıma gelmeyişine ne dersin!.. Kaydetmedik, -küçük büyük- hiç birşey bırakmıyan, eksiksiz ve mütekamil bir yol... İnsanı tümü ile ve bütün yanları ile içerisine alıyor... Bütün detayları ile insanlığı kuşatıyor!..



Bu yola ben nasıl yabancı kalmışım?.. Bilmiyorum!



Zira, açıklık ve basitlik bakımından bedihiyattan sanki!..



Bu andan itibaren İslamın terbiye yolu kalbimde tam bir aydınlığa kavuştu. Tam bir nitelikle duygularımı sardı. Artık ona Kur’an-ı Kerimin her hükmünde, her hadisi şerifte veya Rasulüllah (s.a.v.) in her davranışında deliller buluyorum.



Rasulüllah (s.a.v.), Kur’an-ı Kerimin canlı tercümanıdır. Aişe (r.a.) ya onun ahlakı soruldu: “Onun ahlakı Kur’andır”cevabını verdi Hz. Aişe...



Şu halde, Rasulüllah (s.a.v.) İslam terbiyesinin canlı örneğidir. Gerçek özel ahlakında ve gerekse insanlar yön vermesinde bu yolunun açıklayıcısıdır. O...



İşte böylece, konuyu bir kitap halinde işlemeye karar verdim ve böylece incelemaya koyuldum.



İslam ‘ın terbiye yolu yer yüzündeki bütün terbiye metodları içerisinde tekdir, incidir. Her ne kadar teferruat kabilinden bazı meselelerde birbirleşme görülebilirse de, kalbin bütün inceliklerini, insanın kendini kaptırabileceği bütün meyil, fikir ve duyguları kuşatması ve tasavvur edilebilecek her insani şeyi tam bir uyanıklıkla değerlendirmiş olması bakımından mevcut terbiye prensipleri içerisinde tekdir. İnsanın gerek içi gerekse dış alemini tamamen etkisi altına aldığı için eşsizdir. İşte tarihde görmüş olduğumuz bu müthiş İslam ümmeti bunun eseri... Dünyanın tozundan toprağından sıyrılıp göklere yükselen İslam ümmeti...Hemen hemen hiçbir harp-darbe ihtiyaç bırakmadan insanlık tarihinde görülmedik bir darmadağınlıktan kitleleri kurtaran...Neticede, yer yüzünde birtek misali gösterilemiyecek, birbirine çelik halatlarla bağlı çetin bir ümmet doğmuş, ülkeler fethediyor; dört bir tarafa akınlar yapıyor; şahane mimari eserleri kuruyor; ne daha önce ve de daha sonra eşi görülmedik, insani ve ahlaki örnekler meydana getiriyor. Bir çok sene içerisinde dünyanın her kıtasında yayılıyor; İsam’ın nurve hidayetini yayıyor ve hayatı Rabbının izin ve karemi ile yeni baştan kuruyor.



Bütünüyle bu ümmet, bu yolun tabii sonucu... Maddesi, manası, düşünceleri, duyguları tuttuğu yol, yaptığı iş velhasıl herşeyi ile bu ümmet harihte tekdir, incidir.



Her ne kadar zaman, bir seneyi aşan birsüre içerisinde, ağır ağır ilerleyen safhalarla, bu ümmeti param parça ve bütün varlğını darma duman etmişse de; parçalanma sebebi hiç şüphesiz müslümanların, İslam’ın terbiye yolundan ve içtimai hayat tarzından uzaklaşmalarıdır. Arada bir, İslam’ın kendini değil de, çökmüş görüntülerini muhafaza etmiş olmaları; bazen de bu görüntülerden bile alenen ilgilerini kesmeleri neticeyi değiştirmemiştir.



Eğer bu kitap, yollarının bazı yönlerin müslümanların gözü önüne serebilir ve bunu onların kafasına sokup, onları bun inandırabilirse vazifesini tam manası ile yapmış olur. Muvaffakıyet ise yallnız Allah’tandır.



Bu kitabı, İslam’ın terbiye görüşün psikolojik açıdan aydınlığa kavuşturma konusuna tahsis ettim. Bilahare, çocukluk, gençlik, olgunlak ve yaşlılık safhalarında tatbik edilmek üzere başka bir kitap daha kaleme alınması gerekir. Bu kitapta ayrıca, İslam alimlerinin İslam terbiyesi konusunda çeşitli asırlarda yazmış oldukları şeyleri okuyuculara sunmak ve müslümanların görüşleri ile garp bilginlerinin görüşleri ile garp bilginlerinin görüşlerini karşılaştırmak icab edecektir.



Allahım, beni hayra ve iyiye muvaffak kıl. Zira sen her şeyi işitirsin ve duaları kabul edersin.



MUHAMMED KUTUP