Son Söz:

İşte bunlar ‘Dört İmam’ın itikatlarından bazı cümlelerdir. Daha öncede belirttiğimiz gibi imamlar ve ümmetin selefinin itikad usulü aynıdır. Bu nedenle İmam Buharî onların mezheblerin anlatırken şöyle dedi:



Hicaz, Mekke, Medine, Küfe, Basra, Vasıt, Bağdad, Şam ve Mısır diyarlarında değişik zamanlarda ve birçok kere binden fazla alimle görüştüm. Kırk altı yıl boyunca onları idrak ettim. Şam, Mısır ve Cezire alimleriyle iki kere, Basra alimleriyle iki senede dört kere, Hicaz’da altı yıl boyunca, Küfe ve Bağdad’a ise aralarında şu Horasan muhaddislerinin de bulunduğu şahıslarla beraber sayısız kereler gittim ve buranın alimleriyle görüştüm. Bunlar: Mekkî b. İbrahim, Yahya b. Yahya, Ali b. Hasen b. Şakik, Kuteybe b. Said ve Şihab b. Muammer.



Şam’da görüştüklerim: Muhammed b. Yusuf el-Feryabî, Ebu Müsehher Abdu’l E’la b. Müsehher, Ebu Muğire Abdilkuddüs b. Haccac, Ebu’l Yeman Hakem b. Nafi ve daha birçokları...



Mısır: Yahya b. Kesir, Ebu Salih-Leys b. Sad’ın katibi-, Said b. Ebi Meryem, Asbağ b. Ferc ve Naim b. Hammad.



Mekke: Abdullah b. Yezid el-Mukrî, Mekke Kadısı Süleyman b. Harb, Ahmed b. Muhammed el-Ezrakî.



Medine: İsmail b. Ebi Üveys, Mutrif b. Abdillah, Abdullah b. Nafi ez- Zübeyrî, Ahmed b. Ebi Bekr eba Musab ez-Züheri, İbrahim b. Hamza ez-Zübeyrî ve İbrahim b. el- Münzir el- Huzzamî.



Basra: Ebu Asım ed-Dahhak b. Muhallid eş-Şeybanî, Ebu’l Velid Hişam b. Abdilmelik, Haccac b. Minhal ve Ali b. Abdillah b. Cafer el-Medinî.



Küfe: Ebu Naim Fadl b. Dekin, Ubeydullah b. Musa, Ahmed b. Yunus, Kubeysa b. Ukbe, İbn Numeyr, İbn Ebi Şeybe’nin iki oğlu Abdullah ve Osman.



Bağdad: Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Muin, Ebu Muammer, Ebu Haysüme, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Selam.



Cezire’den: Amr b. Halid el-Harranî.



Vasıt’dan: Amr b. Avn, Asım b. Ali b. Asım.



Moro[272]’dan: Sadka b. Fadl, İshak b. İbrahim el-Hanzelî.



İhtisar amacıyla sadece bu isimlerle iktifa ediyorum. Tüm bu alimlerin şu hususlarda birleştiklerini gördüm:



*Din, söz ve ameldir. Cenabı Hakk şöyle buyurdu:



“Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.” (Beyyine, 98/5)



*Kur’an Allah’ın kelamıdır ve mahluk değildir. Hakk Teala şöyle buyurdu:



“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır!” (Araf, 7/54)



 Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail şöyle dedi: İbn Uyeyne şöyle dedi: Allah (cc) şu buyruğuyla ‘halk’ ve ‘emr’i birbirinden ayırdı:



“Bilesiniz ki,yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir” (Araf, 7/54)



 *Hayır ve şer kader iledir. Hakk Teala şöyle buyurdu:



“De ki:”Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım,



Yarattığı şeylerin şerrinden” (Felak: 113/1-2)



“Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.” (Saffat, 37/96)



“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54/49)



*Günahtan dolayı hiçbir kıble ehlini tekfir etmeazler. Çünkü Cenabı Hakk şöyle buyurdu:



“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar” (Nisa, 4/48)



*Onlardan hiç kimsenin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabını yerdiğini görmedim. Aişe şöyle dedi:



“Onlar için istiğfar etmek emrolundu.”



Hakk Teala şöyle emretti:



“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr, 59/10)



 *Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine aykırı bidatlerle mücadele halinde idiler. Hakk Teala şöyle buyurdu:



“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın.” (Âl-i İmran, 3/103)



“Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz.” (Nur, 24/54)



*Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine uymaya teşvik ederlerdi. Şöyle buyurdu:



“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.” (Enam, 6/153)



*Ehli olanlarla emr konusunda mücadeleye girilmez. Hakk Teala şöyle buyurdu:



“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ulülemre (idarecilere) de itaat edin.” (Nisa, 4/59)



Bir hadisi şerifte de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):



“Allah için ihlasla amel işlemek, Müslüman idarecilere itaat etmek ve cemmate yapışmak emredilmiştir.”[273]



*Ümmeti Muahmmed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e kılıç çekilmez.



Fudeyl şöyle dedi: “Eğer kabul edilecek duam olsaydı bunu İmam için yapardım. Çünkü İmam salah bulursa ülke ve halk emniyet içinde olur.”



İbn Mübarek şöyle dedi: Ey hayır muallimi senden başka buna kim cesaret edebilir.



İmam Buhari’nin Ehli Sünnet’in genelinin itikadını beyan etmesi gibi, Lalikaî’nin senedi ile Ebu Muhammed Abdirrahman b. Ebi Hatim’den rivayet ettiği gibi Ebu Züra ve Ebu Hatim’de ilim ve sünnet ehlinin itikatlarını beyan etmişlerdir:



“Babama ve Ebu Züra Ehli Sünnetin Usulu’d Din hususundaki mezheblerini, imamların ve kendilerinin bu konudaki görüşlerini sordum. Bana şöyle cevap verdiler: Hicaz, Irak, Şam ve Yemen gibi Tüm İslam diyarlarının alimlerini idrak ettik. Onların mezhebleri şöyledir:



*İman söz ve ameldir. Artar ve eksilir.



*Allah’ın kelamı olan Kur’an hiçbir yönüyle mahluk değildir.



*Kader hayrı ve şerri ile Allah’tandır.



*Peygamber (sav)’den sonra ümmetin en hayırlısı Ebu Bekr es-Sıddık, sonra Ömer b. Hattab, sonra Osman b. Affan ve sonra Ali b. Ebi Talib’dir. (Hepsine selam olsun!)



Bu dördü Raşid ve Mehdî halifelerdir.



Peyganber (sallallahu aleyhi ve sellem) bilinen on sahabeyi cennetle müjdelemiştir. Bu haktır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tüm ashabına sevgi ve saygı göstermek, aralarında geçenler için onları kınamaktan sükut etmekle sorumluyuz.



*Allah (cc) kendisini kitabında ve Elçisinin diliyle tanıttığı gibi Arşının üzerindedir. Fakat nasil diye sorulamaz. O her şeyi ilmi ile ihata etmiştir. “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şura, 42/11)



*Allah Tebareke ve Teala ahirette görülecektir: Allah’ın dilediği şekilde Cennet ehli O’nu görecek ve kelamını işiteceklerdir. Cennet ve cehennem haktır. Her ikisi de mahlukturlar ve ebedi olarak yok olmayacaklardır. Allah’ın bağışladıkları hariç, cennet dostlarının sevap yeri, cehennem de günaha dalanların azab yeridir.



*Sırat haktır.



*Mizan haktır. İki kefesi olan bu mizanda (terazide) kulların amelleri tartılır.



*Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in havuzu haktır.



*Şefaat haktır.



*Öldükten sonra dirilmek haktır.



*Büyük günah sahiplerinin işi Allah’ın dilemesine almıştır.



*Kıble ehlini günahları nedeniyle tekfir etmeyiz. Gizliliklerini ise Allah’a havale ederiz.



*Her zaman ve dönemde cihad ve hac farzlarını İmam ile beraber eda ederiz.



*İmamlara karşı silahlı başkaldırıyı ve fitne döneminde savaşmayı caiz görmeyiz. Allah’ın başımıza geçirdiği yöneticiye itaat ederiz. Sünnet ve cemaate uyar; ihtilaf ve ayrılıklardan sakınırız.



*Cihad, Allah’ın Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’i gönderdiği günden kıyamet gününe kadar geçerlidir.



Başımızda bulunan İmamla beraber cihad ederiz. Hiçbir şey cihadı iptal edemez.



*Hacc da böyledir. Zekat müslümanların İmamına veririz.



*Ahkam ve miras hukukunda insanların zahiri dikkate alınır ve mümin muamelesine tabi tutulurlar. Allah katındaki durumlarını ise yine Allah’a havale ederiz.



*Kim kendisine hakiki mümin derse o bidatçidir. Kim de kendisinin Allah katında mümin olduğunu söylerse o yalancıdır. Fakat kim Allah’a hakikaten inandığını söylerse o isabet etmiştir.



*Mürcie, bidatçi ve sapık bir fırkadır.



*Kaderiye, bidatçi ve sapık bir fırkadır.



Bunlardan kim Allah’ın bir şeyi olmadan önce bilmeyeceğini söylerse o kafirdir.



Cehmiyye kafirdir.



*Rafiziler İslam’ı reddettiler.



*Hariciler dinden çıkmışlardır.



*Kim Kuran’ın mahluk olduğunu söylerse o dinden çıkıp kafir olmuştur. Anladığı halde onların küfründen şüphe eden de kafirdir.



*Kim Allah’ın kelamından şüphe eder ve ‘mahluk olup olmadığını bilmiyorum’ derse o kimse Cehmî’dir. Bu konuda bilgisiz olanlar ise tekfir edilmez, öğretilirler.



*Kim Kur’an lafzı ile mahluktur derse o da Cehmîdir.



Ebu Muhammed şöyle dedi: Babamın şöyle dediğini işittim:



“Bidatçilerin alametleri şöyledir: Zındıkların alameti, ehli sünneti Haşaviye olarak isimlendirmesidir. Bununla sünnet ve eserleri iptal etmeyi amaçlıyorlar.



Cehmiyye’nin alameti: Ehli sünneti Müşebbihe olarak isimlendirmesidir.[274]



Kaderiye’nin alameti: Ehli eseri Mücebbire olarak isimlendirmesidir.[275]



Mürcie’nin alameti: Ehli sünneti Muhalife ve Noksaniye olarak isimlendirmesidir.[276]



Rafize’nin alameti: Ehli Sünneti Nasibe olarak isimlendirmesidir.[277]



Oysa Ehli Sünnet tüm bu isimlerden uzaktır ve tek bir isim üzere toplanmışlardır.



Ebu Muhammed şöyle dedi:



Babam ve Ebu Züra’nın, bidat ve dalalet ehlini terk etmeyi emrettiklerini, bu konuda şiddetli davrandıklarını ve sahabe sözlerine başvurmadan, sadece reye dayanarak kitap yazılmasını yasakladıklarını gördüm.



Ayrıca kelam ehli ile oturmaktan ve kelamcıların kitaplarını okumaktan men ederlerdi. Her ikisi de ‘Kelam sahibi kesinlikle kurtulamaz’ derlerdi. 



Ebu Muhammed şöyle dedi: Ben de bu sözlere aynen iştirak ediyorum.



Ebu Ali b. Hubeyş el-Mukrî şöyle dedi: Ben de bu sözlere aynen iştirak ediyorum.



Şeyhimiz (İbn Muzaffer) şöyle dedi: Ben de aynen iştirak ediyorum.



Tarisiti şöyle dedi: Ben de aynen iştirak ediyorum.



Şeyhimiz es-Selefi şöyle dedi: Ben de aynen iştirak ediyorum.



Ebu Hatim Muhammed b. İdris b. Münzir el-Hanzalî er-Razi’nin bazı kitaplarında şöyle yazdığını gördüm: Mezhebimiz ve ihtiyarımız Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘e, Sahabesine, tabiine ve onlardan sonra ihsan üzere onlara tabi olan alimlere uymak ve bidatlerden kaçınmaktır. Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel, İshak b. İbrahim, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Selam ve Şafii gibi eser alimlerinin mezheblerine uyarız. Kitab ve Sünnete sarılır ve değişik ülkelerdeki şu imamlara tabi oluruz: Medine’de Makik b. Enes, Şam’da Evzaî, Mısır’da Leys b. Sad, Irak’da Süfyan es-Sevrî ve Hammad b. Ziyad. Hadis olmayan konularda Sahabe ve Tabiinin görüşlerine başvururuz.



Bidatçilerin, tezvircilerin ve yalancıların görüşlerine itibar etmeyiz.



Kerabis’in[278] kitaplarını okumaktan ve onun arkadaşlarıyla tartışmaktan sakınırız.



Kur’an Allah’ın kelamıdır. Allah’ın ilmi, isimleri, sıfatları, emir ve yasakları hiçbir bakımdan mahluk değildir.



Kim böyle olduğunu iddia ederse, o kimse dinden çıkmış ve kafir olmuştur. Bilip anladığı halde onun küfründen şüphe duyan da kafirdir.



Vakfiyye ve Lafziyye firkaları Cehmiyyedendir. Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel böyle dedi.



Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den ve ondan sonra Sahabe ve ihsan üzere onlara tabi olanTabiinden gelen eserlere (sözlere) tabi oluruz.



Kelamcıları ve meclislerini, eserlere itibar etmeyip kendi görüşleriyle kitap yazanları terkederiz.



Tercihimiz şudur: İman, söz ve ameldir. Dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve organlar ile ameldir. Namaz, malı olanlara zekat, güç yetirenlere hac, ramazan orucu ve Allah’ın kullarına yüklediği diğer tüm farzlar buna dahildir. Bunları yerine getirmek imandandır.



İman artar ve eksilir.



Kabir azabına iman ederiz.



Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ikram edilecek havuz haktır.



Kabir sorgusuna iman ederiz.



Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e mahsus şefaate iman ederiz.



Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tüm sahabelerine saygı duyarız ve şu İlahi buyruktan dolayı onların hiçbirine sövmeyiz:



“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr, 59/10)



Allah’ın arşında kullarının fefkınde olduğuna inanırız.



”O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şura, 42/11)



İmamlara karşı silahlı başkaldırıyı tasvip etmeyiz. Fitne döneminde savaşmayız, Başımızda bulunan yöneticiye itaat ederiz.



Namaz, hacc, cihad’ı imamla beraber eda ederiz ve hayvanların zekatlarını İmam’a veririz



Hadislerde de geçtiği gibi muvahhid bir topluluğun şefaat ile cehennemden çıkıp cennete gireceklerine inanırız.



Biz Allah’a inanıyoruz deriz. Süfyan es-Sevrî ve Evzaî kişinin ‘ben hakiki müminin ve imanımı tamamlamışım’ demesini hoş görmediler.



Bidat ehlini alameti: Ehli esere sataşmasıdır.



Cehmiyye’nin alameti: Ehli sünneti Müşebbihe ve Nabite olarak isimlendirmesidir.



Kaderiye’nin alameti: Ehli sünneti Mücebbire olarak isimlendirmesidir.



Zındıkların alameti: Ehli sünneti Haşeviye olarak isimlendirmesidir. Böylece Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelen eserleri iptal etmek istiyorlar.



Allah bizi ve tüm müminleri razı olduğu söz ve amelleri işlemeye muvaffak kılsın. Salat ve selam Peygamberimizin üzerine olsun.[279]



Bundan sonra: İmamlar ve ümmetin selefinin aynı itikat üzerinde toplanmış olmaları şaşılacak bir şey değildir. Çünkü onlar ilimlerini, hiç değişmemiş olan, kendisine batılın asla yaklaşamadığı aynı kaynaktan ve hevadan değil, kendisine gelen vahiyden konuşan aynı vahiy sahibinden almışlardır.



Allah katında olan şeyde ne ihtilaf ne de değiştirme söz konusu değildir.



”Hâla Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.” (Nisa, 4/82)



 Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in itikad konusunda getirdikleri, kendisinden önce gelen diğer peygamber kardeşlerinin getirdiklerinin bir devamıdır.



“ “Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin” diye Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı.” (Şura, 42/13)



Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in de buyurduğu gibi Peygamberler kardeştirler:



“Peygamberler kardeştirler...”[280]



Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi dinleri aynıdır.



“Biz Peygamberler topluluğu olarak dinimiz birdir”[281]



Bir önceki Peygamber bir sonrakini müjdeler, sonraki de öncekini destekler. İslam ümmeti tek bir ümmettir.



“Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.” (Enbiya, 21/92)



Salat ve selam kıyamet gününe kadar Peygamberimiz Muhammed’e, aileine ve ashabına olsun...



................... ................... ................... ...................