1- Dârü'l İslâm:

Müslümanların hakimiyeti altında bulunan yer, ya da müslümanların imamının (devlet başkanının, önderinin) hüküm ve yönetimi altında bulunup İslâm hukuk sisteminin uygulandığı ülkedir.



İslâm hukukuna göre idare ve hakimiyet kimdeyse, ya da hangi hukuk sistemi geçerliyse ülke ona nisbet edilir. Nüfusun müslüman veya gayri müslim olması önemli değildir. Bir ülkenin ‘dâru’l İslâm’ sayılması için o ülkede idare ve icraatın İslâm esaslarına göre yürütülmesi yeterlidir.



İslâm tarihinde ilk ‘dâru’l İslâm’ Hicret’ten sonra Hz. Peygamber eliyle Medine’de kuruldu. İslâmí fetihler genişledikçe, beldeler İslâmí yönetimi benimsedikçe ‘dâru’l İslâm’ın sınırları da genişledi. Müslümanlar Medine’de siyasí bir güç halinde geldiler, diğer insanlarla ilişkileri beynelmilel (uluslararası) bir şekil aldı. Medine’de Peygember eliyle oluşturulan bu siyasí güç, zaman içerisinde başta Mekkeliler olmak üzere çevre devletler tarafından devlet olarak tanındı. Medine toplumun yönetim sorumluluğu müslümanlara aitti ve onların hakim olduğu yerlerde İslâm hukuk düzeni uygulanıyordu.



Bir ülkenin fethedilmesi, yani orasının İslâm’a açılması, o beldenin ‘dârü’l İslâm’ olmasının zeminini hazırlar. Müslümanlar orayı yurd haline getirirler, bir yönetici atayıp İslâmí hükümleri uygulamaya başlarlar. 



Bir ‘dârü’l İslâm’ kafirlerin orasını işgal etmesiyle, bir bölgenin veya kişinin isyan edip o beldeyi ele geçirmesiyle, ya da müslümanların arasında zimmí olarak yaşayan bir gayri müslimin o beldeyi müslümanların elinden almasıyla, o belde de İslâm ahkâmının yürürlükten kaldırılmasıyla ‘İslâm yurdu’ olmaktan çıkar.



Ancak bir beldenin İslâm yurdu olmaktan nasıl çıkacağı konusunda alimler arasında görüş birliği bulunmamaktadır. [63]