Dalâlete Düşme Sebepleri:

        



Bazı insanların hidayetten yüz çevirip dalâlete sapmalarının bir takım sebepleri vardır. İnsanın yetiştiği ortam, aldığı eğitim elbette önemlidir. Ancak insanın iradesi kendi elindedir. O dilediği yolu ve inancı seçebilir. Onun batıl ve Kur’an’ın dalâlet dediği yolları seçmesine bazı sebepler etki edebilir.



Özellikle müslümanların dalâlete düşmelerine, dinde sonradan ortaya çıkan bid’atlerin rolü vardır. Bid’atler, diní kılıfla sunulduğu için çoğu insan bunu anlamaz. Bid’atleri hayat haline getirenler de günün birinde İslâm inancının dışına çıkarlar.



Din’de tefrika (ayrılık) çıkarmak ta sapıtmanın bir başka nedenidir. Din’de ayrılık çıkarmak, şüphesiz İslâmı kendi kafasına göre anlayıp, kendi anladığını din sanmak, diğer anlayışları din dışı sayıp onlara sırt dönmek, onları düşman bilmektir. Kur’an, önceki ümmetlerin bu hataya düştüklerini haber veriyor:



“Dinlerin parçalayıp grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiç bir ilişkin yoktur.” (En’am: 6/159)



Dinlerini parçalayıp fırka fırka (parti parti) olanlar, kendi ellerinde olanla, yani kendi fikirleriyle, kendi anladıklarıyla, gruplarına ait üstünlüklerle, kendilerinin daha doğru yolda olduğu iddiasıyla övünüp durmaktadırlar.[33]



Dinlerini parcalamanın başka bir anlamı da, dinin hükümlerinin bir kısmını almak, bir kısmını bırakmaktır. Böyle  yapanlarla, kendi hizbinin (grubunun) anladığı şeyi din zannedenler arasında fark yoktur. Her biri bir liderin, bir önderin peşine takılır, bir grup bulur, grubunu en üstün sayar, diğer grubu yanlışta görür. Hatırlatmak gerekir ki mezhepli olmak, İslâmın akidesine uygun düşünen bir gruba mensup olmak, bir grupla beraber çalışmak, bir hizbin prensipleriyle bir işi yapmak üzere bir araya gelmek yanlış değil: grupcu, mezhepci, partici olmak hatadır ve insanı dalâlete kadar götürebilir.